Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
‘Sur akıl dışı inşa ediliyor, bu bir kültür kıyımı’ Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Candan: Sur akıl dışı şekilde inşa ediliyor. Bu bir kültür kıyımı. Mimarlık ortamı bu kıyıma karşı sesini yükseltmeli. Şimdi konuşmayacaksa hocalarımız, üniversiteler ne zaman konuşacaklar? Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Diyarbakır'ın Sur ilçesi başta olmak üzere birçok ilde yürütülen ‘kentsel dönüşüm’ süreçleriyle ilgili ciddi rantsal paylaşımların olduğunu söyledi. Kentsel dönüşüm projeleriyle kültürel bir yıkımın söz konusu olduğuna vurgu yapan Candan, hükümetin Diyarbakır'da sürdürdüğü projelere "Sur, özgündür, tarihseldir, enderdir, yaşanmışlığın belgesi, hoşgörünün bilgesidir. Bu zenginliğe kıyanların ve her bir taşına zarar verenlerin, geçmişini ve kültürünü inkar edenlerin ise geleceğinin olmayacağı aşikardır" sözleriyle tepki gösterdi. ‘Kentsel dönüşüm’ projelerinin ne anlam ifade ettiğini, birçok adreste yürütülen yıkımların gerçek yüzünü ve daha birçok çarpıcı başlığı Tezcan Karakuş Candan ile konuştuk. 'Kentsel dönüşüm süreçleri rant odaklı yürütülmekte' -Ülke genelinde birçok adreste yürütülen 'Kentsel Dönüşüm' projelerinin asıl vizyonunu nasıl tanımlıyorsunuz? Daima rant ile ilişkilendirilen kentsel dönüşüm projelerine dönük yorumunuz ne yönde? Ülkenin değişik bölgelerinde yürütülen kentsel dönüşüm süreçleri, rant odaklı, kuralsız ve hukuksuz bir şekilde yürütülmektedir. Kentleşmenin olmadığı alanlarda, yaylalarda, tarım arazilerinde, 1. derece tarihi ve doğal sit alanlarında bile uygulanan kentsel dönüşüm politikalarının, rant politikaları ile ilişkili olduğu ayan beyan ortada. Kentsel dönüşüm bir yandan Neoliberal politikalarla sermaye birikiminin bir aracı haline getirilirken diğer yandan da kültürlerin yok edilerek mekânsal olarak ayrıştırma ve arındırmanın da aracı haline gelmiştir. 'Kentsel dönüşüm projelerinin tümü başarısız' -Ülke çapında başarılı bulduğunuz bir ‘Kentsel Dönüşüm’ projesi var mı? Kentsel dönüşüm insan odaklı yapılmadığı için ülke çapında başarılı bir kentsel dönüşüm projesi maalesef yok. 1990'lı yıllarda Ankara’da Dikmen Vadisinin 1.etabında yaşayanlarla birlikte katılımcı bir yöntem izlendi, kooperatifler kuruldu, bu süreç bir nebze de olsa önemliydi, ancak sonraki etaplarda tamamen rant odaklı bir süreç izlendi. 2006 yılında Kuzey Ankara Projesi ilk kentsel dönüşüm uygulamalarından birisiydi. Katılımcı bir yöntemle kentsel dönüşüm süreci uygulanmaya çalışıldı, hatta Habitat ödülü bile aldı. Ancak rant politikaları ile şekillenen kentsel dönüşüm sürecinin gerçek yüzü ortaya çıktı ve gelinen noktada binlerce hak sahibi vatandaşın davalık olduğu ve konutlarından memnun olmadıkları bir süreç ortaya çıktı. Sonuç olarak insan odaklı bir yenileme süreci olmadığı için, başarılı bir sürecin koordine edilmesi oldukça zor. 'Sur'da bilim dışı uygulamalar söz konusu' -Kentsel dönüşümle gündeme gelen bir adres de Diyarbakır'ın Sur ilçesi... Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyumun, Sur ilçesindeki icraatları hakkında Mimarlar Odası ne derece söz sahibidir? Öncelikle seçimle işbaşına gelmiş belediyelere kayyum atanması evrensel hukuk ilkelerine, uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Böylesi bir süreçte, tarihi Sur içerisindeki tüm icraatlar tartışmalıdır. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, olarak Sur ile ilgili tüm alınan kararları yakından takip ediyoruz. Ancak bu tartışmalı süreçte bilimsel bilgi doğrultusunda, Koruma Amaçlı İmar Planı çerçevesinde bile hareket edilmiyor. Hatta bu sürecin doğrudan mücadelesini yürüten Mimarlar Odası Diyarbakır Şubemiz tespit heyetlerine alınmıyor, alana giremiyor ve üstü örtük şekilde Mimarlar Odası’nın heyete katılması istenmediği için ‘sakıncalı’ damgası vuruluyor. Bu süreçte hukuksuz ve bilim dışı uygulama ve tahribatlar söz konusudur.Biz de bu hukuksuzluğu kamuoyuna anlatmaya çalışıyoruz. Her türlü diyaloğa kapalı, tek sesli monolog bir sürecin yaşandığı bu ortamda, sözümüz çok sesliliğin ve çok kültürlülüğün korunması için toplumadır, sokağadır. 'Taşa işlenmiş değerlerin yok edilmesine itirazımız var' -Diyarbakır'da Belediye Meclisi onayından geçmeyen bir bütçeye dayanarak harcama yapılmakta. Ve bu harcamaların ‘Kentsel Dönüşüm’ adı altında tarihi dokuyu yok etmek için kullanıldığı iddia ediliyor. Mimarlar Odası’nın bu yönlü bir itirazı var mı? Binlerce yıllık bir tarihi bölgenin tahrip edilerek, dokunun değişmesi ve uygulamaların baskı ortamında bilimsel bilgiden uzak bir şekilde yapılarak Sur’un taşıdığı tarihselliğin, hoşgörü ve zenginliğin mekana yansımış, taşa işlenmiş değerlerinin yok edilmesine elbette ki yürekten itirazımız var. Bu noktada, Sur’daki uygulamalarda, hukuk aramak kurallar içerisinde işleyen bir bütçe aramak samanlıkta iğne aramaya benziyor. Sur ile ilgili ne doğru ki bütçe harcamaları doğru olsun.
'Hükümet tek kimlikli bir yaşam dayatıyor' -Diyarbakır'da kayyumun tarihi Sur ilçesindeki dokuyu yok etmesi sizce bir tür ret ve inkarın göstergesi midir? Aslında hükümet, Sur dahil her bölgede dokuyu yok ederek, tek kimlikli bir yaşamla birlikte tek çevre dayatıyor. Bu, doğal ve kültürel coğrafyayı ve onun taşıdığı mekânsal değerleri, çok kültürlü bir coğrafyadaki zenginliği yani Anadolu’nun mozaik olduğunun reddidir. Ezan sesleri ile çan seslerinin birbirine karıştığı, Kürtlerin, Türklerin, Lazların, Ermenilerin ve çok çeşitliliğin boy verdiği bu topraklarda, kendi kültürel coğrafyasının izlerini silmek aslında kendini inkar ve rettir. Sur böylesine kültürel zenginliği binlerce yıl öncesinden bugüne taşıyan biricik mekânlardan birisidir. Özgündür, tarihseldir, enderdir, yaşanmışlığın belgesi, hoşgörünün bilgesidir. Bu zenginliğe kıyanların ve her bir taşına zarar verenlerin, geçmişini ve kültürünü inkar edenlerin ise geleceğinin olmayacağı aşikardır. 'Her yer rant, her kent TOKİ' -Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) günümüze kadar yapmış olduğu inşalar içerisinde siz mimarların beğenerek, onay verdiği bir yapı söz konusu mu? AKP hükümeti, 2002 yılında iktidara geldiğinde, kentsel ölçekteki ranta el koyma ve konutu siyasal bakış açısının yaygınlaştırılmasının aracı haline getirmek için TOKİ mevzuatında değişiklikler gerçekleştirdi. Amacı düşük gelirli ailelere sosyal konut oluşturmak olan Toplu Konut Kanunu’na yurtdışında proje geliştirme ve idareye kaynak sağlamak amacıyla maddeler eklendi. Arsa Ofisi Kanunu’na ek yapılarak Hazine’ye, yani halka ait arsalar ve arazilerin bedelsiz olarak TOKİ’ye devredilmesine olanak sağlandı. Bu düzenlemelerin hemen sonrasında TOKİ denetimden uzak bir şekilde Başbakanlığa bağlandı. 2012 yılında Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile ülkede afet riski altında olan yaklaşık 18 milyon yapı stokunun iyileştirilmesi, tasfiyesi ve yenilenmesi, yerel yönetimler devreden çıkartılarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi. Bu haliyle yetki sınırları genişletilmiş TOKİ’nin, hem rantın tekelleşmesi hem de mekânın siyasal bir araç haline getirilmesinin aracı kuruluşu olacağının mesajları daha o günlerde verilmişti. Kentsel dönüşümden toplu konuta, restorasyon projelerinden, hastane, okul, karakol, altyapı işlerine kadar yaygın bir inşaat işiyle uğraşan TOKİ, AKP’nin kentsel rantı kontrol etmeye çalıştığı, toprak düzeni, imar düzeni ve yapı düzeninin en tartışmalı ve en sorunlu örgütlenmelerinden biri olarak uygulamalarını devam ettiriyor. AKP döneminde ideolojik bakış açısının yapılı çevreye müdahalesinin ilk ürünleri de TOKİ eliyle başlamış oldu. Bir anda inşaat sektöründe bir taşla çok kuş vurmanın adresi olan TOKİ; arsa üretimi, konut üretimi, inşaatların yapımı, bankalar üzerinden kredilendirme, AKP hükümetine seçmen devşirme, siyasal bakış açısını fiziksel olarak planlama sürecine uygulayarak, kentlerin ve yaşam çevrelerinin kimliklerini değiştirme işlevlerinin hepsini bir arada gören, “kullanışlı” bir örgüt haline geldi. Nerede sorunlu, kontrolsüz bir harcama süreci varsa orada TOKİ mutlaka bu sürecin bir parçası. TOKİ konutlarının yapıldığı alanlarda seçmenin tercihlerini değiştirmek üzerinden kurgulanan konut edindirme projeleri, aynı zamanda kentteki nüfus hareketleri ve seçmen hareketleriyle de kentsel dokunun kontrol altına alınmasına olanak sağlayan kocaman bir ekonomik ve siyasi rant aygıtına dönüştü. Her yer rant, her kent TOKİ oldu. Şimdi sistem doğru olmayınca ortaya çıkan ürün doğru olur mu? 'Anayasadan uzak keyfi bir yönetim sözkonusu' -Bugün Sur'da, Nusaybin'de, Cizre'de ve daha birçok belediyenin, yani halkın parasının nereye harcadığını denetleyecek bir mekanizma yok. Mimarlar Odası tarafınca kayyum yönetimindeki belediye icraatları takip edilebiliyor mu? Keyfi bir yönetim mi hüküm sürüyor? Uygulamaların üretim ve karar süreçlerini kurallar bütünü içerisinde katılımcı bir taraf olarak takip etmek oldukça zor. Şeffaf olmayan katılımcılıktan uzak, hukuksuz, Anayasanın ihlal edildiği keyfi bir yönetim tüm ülkede olduğu gibi Sur, Nusaybin ve Cizre’de ağırlaştırılmış şekilde var. Bu uygulamalara yönelik, meslek odası olarak bizim katılımımız ve takibimiz, hukuksal sürece taşımak, kamuoyuna yönelik açıklama ve raporlar yayınlamak, sokağı örgütlemek, Dünya Kültür Mirası olan Sur’a dikkatleri çekmek için uluslararası kurumları harekete geçirmek için fikri takip sürecini yürütmektir. 'Sur bizlerin evrensele taşınan değerimizdir' -Diyarbakır'ın Sur ilçesi kültürel açıdan sizce nasıl bir öneme sahip? Bu bölgeye iş makinalarıyla girip dokuya zarar vermek ne türde bir kayıp anlamına gelir? Diyarbakır’ın Sur ilçesini ilk olarak, taşına, kültürüne, insanına dokunarak 1998 yılında Mimarlar Odası Denetleme Kurulu Üyesi olarak, Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi’ni denetlemeye gittiğimde yerinde deneyimledim. O tarihlerde Diyarbakır’a kimse gitmek istemediğinden Ankara Şubesi denetleme kurulu üyeleri ağırlıklı olarak gidiyordu. O zaman gördüklerimle ilk düşündüğüm şey, bir tarihi kitaplarda okumak yetmiyor anlamak ve hissetmek için. O gün Sur bizim için dijital zamandan doğal zamana geçisin kapısı oldu. Binlerce yıllık tarihiyle Sur, bizim hoşgörümüz, kardeşliğimiz, zenginliğimiz, evrensele taşınan değerimiz. Sur hepimizin dileği olan barış ve hoşgörüyü binlerce yıldır bağrında sakladı. Hükümet aklıyla tahrip edilen Sur’da sadece mekanlar tahrip edilmedi, barış, hoşgörü ve çok kültürlülüğün taşları söküldü birer birer, dozerlerle yıkılan her bir yapı taşıdığı zenginliğinin, kurbanı oldu. 'Sur'un sokaklarında sizleri binlerce yıllık giz karşılardı' Sur, kültür ve insan çeşitliliğiyle bir bütün iken 25 Mart 2016’da alınan acele kamulaştırma kararı ile Sur halkı mağdur edildi, dahası Sur halkı, Sur sürecinden, kendi evinden, mekânından, tarihinden tasfiye edildi. Bütün bu sürecin yeniden inşası, halkın ve bilimin aklıyla değil, hükümetin ‘yeni hayat taşıyan’ projeleri ile tahrip ediliyor, yıkım üzerine yapım sürecinde bile yıkım yaşıyor. ‘Eski Diyarbakır evlerini yapıyoruz’ diyerek mimarlık kültürüne büyük saygısızlık inşa ediliyor. Sokakların özgünlüğü ve geleneksel özellikleri bozulmuş durumda. Özgün malzeme ve teknik kullanılmıyor. Sur’un çıkmaz sokakları vardır. Kanımca bu sokakların çıkmazlığı, o kadar gizemli ve zengindir ki, içinden çıkamazsınız anlamındadır. Gizemlidir sokaklar sürprizlidir. Nereye girseniz sizi bir sürpriz, binlerce yıllık giz karşılardı, şimdi bütün bunlar yok. Daracık sokaklarda tarihe yolculuk yapılırdı, dokunduğunuz duvarlara taşlara binlerce yıl önce kimler dokunmuştu, hissederdiniz. Şimdi Sur yeniden akıl dışı şekilde inşa ediliyor. Ruhsuz, gizemsiz, kültürsüz. Bu bir kültür kıyımı ve ancak vicdanınız yoksa bunu kabullenirsiniz. Bu kıyıma kimsenin ortak olmaması vicdanın ve ahlakın korunmasının ön şartıdır. Mimarlık ortamı bu kıyıma karşı sesini yükseltmeli. Şimdi konuşmayacaksa hocalarımız, üniversiteler ne zaman konuşacaklar. Mimarlar Sur’da yeni üretilen projelerin bir parçası olmamalı kalem oynatmamalı. Ben yapmasam başkası yapacak" yaklaşımını bir yana bırakarak yeni yapılar inşa etmemeliler. Aksi durum ha dozerle girip yıkmışsınız, ha yapım sürecinin bir parçası olarak özgünlüğünü taşıdığı değeri yıkmışsınız ikisi de aynı şeye hizmet ediyor. Süreçte kalem oynatan bir dakika bile sürecin bir parçası olanlar, tasarlayanı, çizeni, yapanı, ona hizmet edeni, hepsi bu kıyımın bir parçası. Gerekirse simit satacağız, limon satacağız ama mesleğimizi bir başka anlayışın, bir tarihsel değeri, kültürü ve varlığını yok etmesine aracı olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz.
Eren Güven / 1HaberVar
Tweetle
Okunma Sayisi : 3077
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 25.10.2024 - 12:08:17 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |