Üye Bilgileri.size uygun bölümden devam ediniz.sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir. |
27 Ocak 2016 2016 Genel Kuruluna giderken 2014’de göreve geldiğimizde bir önceki yıldan daha zorlu bir Türkiye’nin bizi beklediği, 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde deşifre olan yolsuzluk yumağı ile baskıların giderek yoğunlaşacağı, adaletsizliğin kol gezeceği bir dönemi yaşayacağımızı öngörmüştük. Sermaye birikimini yapı üretim süreciyle besleyen bir hükümetin meslek alanımızı kesen siyaseti ile belirlenen, baskıların ve adaletsizliğin giderek arttığı süreçte, 42.Dönemde biriktirdiğimiz Atatürk Orman Çiftliği mücadelesinin Kaçak Saray’la simgeselleşeceğinin ilk ipuçları, göreve geldiğimizin 21. günü 21 Mart 2014’te kamuoyunun gündemine düşmüştü. Atatürk Orman Çiftliği alanlarında yapılan 1/10.000 Koruma Amaçlı Nazım İmar planına ilişkin mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı, Atatürk’ün vasiyeti ve şartlı bağışı ile bize emanet edilmiş olan AOÇ konusunda haklılığımızı hukuksal olarak perçinlemişti. Mahkeme kararına ilişkin dönemin Başbakanı, şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “mahkeme yürütmeyi durdu ancak bu binanın yapımını durduramayacaklar; güçleri yetiyorsa gelsin yıksınlar, binayı da bitireceğim içine de girip oturacağım” demişti. Cumhuriyetle hesaplaşmayı amaçlayan ve bu uğurda Anayasayı ve hukuku hiçe sayan bu tutumun yarattığı bir rejim sorunu ile karşı karşıya kaldığımızı, ideolojinin mekana yansımasının ürünü olan Kaçak Saray’ın inşası sürecinde 43.Dönem boyunca yaşadık. Biz haklıydık. Mimarlık mesleğinin yaratıcı ve dönüştürücü gücüyle, haklılığımızı meşru yöntemlerle, bilimin ışığında yürütecektik. 42.dönemde başlayan, “direnişin ve umudun başkenti” çağrısıyla oluşturulan umut alanını, “Ülkemize demokrasi, özgürlük ve barış gelene kadar mücadeleye devam” eylem programıyla devam ettirecektik. Yeni bir dönemi umutla örmek, devraldığımız mücadele geleneğini sürdürmek, fikri takip ve hızlı hareket ile bilimsel bilgiyi halkla buluşturmak, gündem belirlemek, mimarlığın her evde konuşulur olmasını sağlamak hedefiyle çıktık yola... Zorluydu, hem de çok… “Ankara’ya En İyi Sahip Çıkan Örgüt” ödülünü almamız umutlarımızı çoğalttı. Cumhuriyetin değerleri, başkenti, mimari mirası, her şeyimiz tehdit altındaydı… Yapılı çevrede iz bırakmak isteyen otoriter rejim, tam da bizim meslek alanlarımızı seçiyordu. Bu tesadüf değildi. Denetimsiz meslek alanı, sahte mimarlar, tasarım özgürlüğüne müdahale, telif haklarının kaldırılması, rant üzerinden şekillenen planlamalar, meslek odalarının yetkisizleştirilmesi, tehdit altındaki kültürel ve doğal mirasımız, ucuz işgücü, yok edilmek istenen Cumhuriyet değerlerimiz, kültürümüz, sanatımız ve laik demokratik yaşam... Tüm bunlara karşı elimizi taşın altına koymak, bu güzel ülkemize karşı sorumluluğumuzdu. “Üstümüze bir çığ geliyordu. Hepimiz altında kalacaktık. Bakış açımızı ideoloji ve mekan ilişkisi üzerine odakladık, o çığı görmüştük. Otoriter bir rejimin ayak sesleri ve mekanı birlikte yükseliyordu en değer verdiklerimizin üzerinde... Aslında herkes görmüştü. Kimileri sessizliklerini bozmadı. Kimileri görmezlikten geldi. Kimileri ‘aman kimse ses çıkartmıyor ben niye konuşayım’ dedi. Kimileri de gördüklerini sadece anlatmakla yetindi. Biz kimseyi beklemedik, sorumluluklarımızdan kaçmadık, 60 yaşına basan bilge bir Oda’nın bağrında büyüttük mücadeleyi. Çığ öylesine hızlıydı ki dönüp anlatana kadar hepimizi ezip geçebilirdi. Zaten birçoğu da kurulu düzenini bozmak istemiyor, anlatma çabalarımız kimi zaman duvarlara çarpıp dönüyordu. ‘Size mi kaldı?’ diyerek bizi vazgeçirmeye çalışanların sözleri kulaklarımızı tırmalıyordu. Kimse yoksa “kimsesizlerin kimsesi”nin mekânını savunacak, evet bize kalmıştı… Bazen çığın önünde barikatlar kurarak, gelmekte olanı anlatmaya çalıştık. Bazen uzaktaydınız, bazen bir nefes kadar yanımızdaydınız. Mimarlar Odası’nda yönetici olmak sorumluluk ister. Bu sorumlulukla Atatürk Orman Çiftliği’nden, Saraçoğlu Mahallesi’ne, Ulus Tarihi Kent Merkezi’nden TBMM camii ve Halkla İlişkiler Binasına, İmrahor Vadisi’nden Eymir Gölü’ne, Cebeci Stadyumu’ndan Atatürk Kültür Merkezi alanlarına, Ego Hangarlarından İller Bankası binasına, ODTÜ ormanlarından Bolu’da Köroğlu ormanlarına, TOKİ uygulamalarından kentsel dönüşüme, telif haklarından ihalelere, hastane projelerinden yüksek yoğunluklu rant odaklı yapılaşmaya, savaşla birlikte yaşanan göçe karşı inatla ses verdik. Sesimiz, 2015 yılının 24 Ocak tarihinde, Uğur Mumcu Mücadele Ödülü ile bir kez daha güçlendi. Haftalık basın toplantıları ve yerinde tespitlerle, belediye meclislerinde alınan kararların, yasal düzenlemelerin, koruma kurullarının takibi ile kent ve mimarlık gündemini topluma ilettik. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, doğru bilgi alınacak kaynak oda işlevini üstlendi. Mimarlığın kavramları en sade şekilde toplumla paylaşıldı. Kaçak Saray mücadelesinde, korumaya yönelik kavramsal ifadeler, yer seçimi, mimari projeler, yapı malzemeleri, iş yapma etiği, inşaat maliyetleri gibi, mimarlık mesleğinin bütünselliği içerisinde ele alınan konularla, toplum mesleğimizin kavramlarına ilişkin bir bilinç sıçraması yaşadı. Artık her evde, her köyde, her kahvede, her ulaşım aracında, mimarlık ve Mimarlar Odası konuşuluyordu. 43.Dönem’e başlarken, yerel seçimler, genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri olmak üzere bu dönemde üç seçim yaşayacağımızı biliyorduk. 43.Dönemde, otoriter ve güvenlikçi yaklaşımla MİT yasasının değiştiğini, Milli Eğitim Şurası’nda kız ve erkek çocuklarının ayrı sınıflarda okutulması önergelerini, mekânsal planlamalar yönetmeliğinin değiştiğini, Akün ve Şinasi Sahnesi gibi kültür ve sanat yapılarının satılmak istendiğini, Soma’da 301 madencinin göz göre göre ölüme terk edildiğini gördük. Hükümetin tek başına iktidar olamadığı 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde, mimarlık ortamının yaratıcı mücadelesi ile kamuoyuna ulaşan Kaçak Saray’ın seçim anketlerinde hükümete oy kaybettiren konular arasında 4. sırada olduğunu gördük. Kaçak Saray’ın ulusal sınırlarımızı aşarak uluslararası ortamlarda tartışılmaya başlanması ile Mimarlar Odası Ankara Şubesi, kabuğuna sığamaz hale geldi. Siyaseti doğrudan etkileyen, ideoloji ve mekan bağlantısı ile meslek ve ülke gündemini birleştiren Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticileri, hükümetin baskıcı, otoriter ve hukuk tanımaz tehditleri ile karşı karşıya kaldı. Hakkımızda davalar açıldı, suç duyurularında bulunuldu, özel ve iş yaşamlarımızda baskılar çoğaldı. Yandaş medyanın hedefi haline getirildik, sosyal medyada yönetim kurulu üyelerimize yönelik linç kampanyası başlatıldı, yönetim kurulu başkanımızın fotoğrafı, “lanetliyoruz” ifadesiyle afiş yapılarak Ankara’nın her yerine asıldı. 7 Haziran seçimleri ile tek başına hükümet olamayanlar, 1 Kasım seçimlerinde kaos, gözyaşı, ölümler ve tutuklamalarla, Suruç , Ankara Garı önünde gerçekleştirilen katliamlarla, kıyıya vuran ve toprakla buluşan çocuk bedenleri ile çoğunluğu ele geçirdiler. Böylece 43.Dönemde dördüncü seçimi de gördük. Toplum sessiz, ülkemiz kan ağlıyor, geleceğimiz yok edilemeye çalışılıyor, gazeteciler tutuklanıyor, medya tekseslileşiyor, korku imparatorluğu her yeri sarıyor. Mücadele henüz bitmedi, ülkemizde yaşanan iç savaş koşulları, kaostan beslenen bir yönetim, tek sesli bir iktidar ve Hitler Almanya’sına atıflarda bulunan yöneticiler, bilimi ve akademiyi hedef gösterenler, kentsel ölçekte, tüm alanlarımızı talan etmeye, tüm haklarımızı gasp etmeye hazır. Muhalif tüm sesleri kısmaya, meslek odalarının tüm yetkilerini ellerinden almaya hazırlık yapan 64. Hükümet programı ve rejim değişikliğini öngören Anayasa değişikliği var önümüzde. 2016-2018 yıllarını kapsayacak 44.Dönem hem mesleğimiz, hem ülkemiz, hem de yaşamlarımız açısından büyük bir mücadeleyi ve cephe örgütlenmesini dayatıyor. 42.ve 43.Dönemlerde Başkent Dayanışması ile, toplumsal muhalefeti harekete geçiren, toplumun değişik kesimlerini, hatta siyasal partileri kent sorunları üzerinden aynı masa etrafında bir araya getiren, önemli bir cephe birlikteliği deneyimi oluşturuldu. Bunu daha da büyütmek artık zorunluluk. Baskılar bizim kararlılığımızı ve inancımızı bir kez bile geri düşürmedi, düşürmeyecek de. Yeni ve zorlu bir döneme daha hazırlanıyoruz. İki yılda çok şey biriktirdik; zorba bir yönetime karşı, bilimin sanatın gücüyle nasıl mücadele edileceğini birlikte deneyledik. Bütün bu birikimin arkasında, sevgi var, umut var, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 60 yıllık mücadele geleneği var, daha güzel bir dünyada “mimarlık insan içindir” şiarını hayata geçirme arzusu var; siz varsınız. 13-14 Şubat 2016 tarihinde Mimarlar Odası Ankara Şubesi 44. Dönem Genel Kurulu’na giderken, Mimarlar Odası’nın varlığına, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmak, Özgürlüklerin, Demokrasinin ve Barışın Türkiye’si için yan yana durmak kaçınılmaz bir zorunluluk. “Güzel günler göreceğiz” kararlılığıyla, gelenekten geleceğe mücadele devam edecek. Ocak 2016
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi 43. Dönem Yönetim Kurulu Asil Üyeler:Tezcan Karakuş Candan ,Ali Atakan,Tuğba Arslan Konak,Namık Kemal Kaya, Muteber Osmanpaşaoğlu,Gökhan Yıldırım,Emel Akın Yedek Üyeler: Burcu Ateş, Can Türer,Rengin Şahin, Elvan Altan, Ece Yoltay,Y.Baver Barut
Tweetle
Okunma Sayisi : 5332
|
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967 |
Son Güncelleme : 04.12.2024 - 10:30:37 Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları |