Medyada direniş

Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında medya ve direniş söyleşisinde direniş ve medyanın tutumu sokakta kentlilerle tartışıldı.

Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında yapılan beş çayı söyleşilerinin ilki “Medya ve Direniş” temasıyla gerçekleştirildi. Söyleşinin açılış konuşmasını Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan yaptı. Konur sokak’ta yapılan söyleşiye kentlilerin ilgisi büyük oldu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Funda Başaran, gazeteci Özlem Akarsu Çelik ve köşe yazarı Doğan Tılıç konuşmacı olarak katıldı. İlk sözü alan Tılıç, gezi direnişinde yapılan haberciliğe değinerek,

 “ Değiştirmeyi amaçlayanlar, değişimi doğru ve gerçek üzerine inşa edebilirler. Gazetecilik 80’den sonra asıl işi gazetecilikten başka her şey olan holdinglerin eline geçti. 80’den bu yana holding patronları gazete patronları olarak faaliyet gösteriyor.. Bu nedenle doğru haber ancak bu kesimlerin çıkarlarına hizmet ettiği sürece doğru olmaya başladı. Medyadan düzene karşı direniş sesi duymak kolay olmadı. Direnişle anılan bir dönem yaşandı. Hayat akışı içerisinde pek çok insanı rahatsız etti ve tepki gösterdiler. Tam da bu süreçte ana akım medyanın direnişle ne kadar yan yana gelemeyeceğini gördük. Medyanın kendisi bir direniş alanı oldu, ana akım medyanın içerisinde doğruyu söylemeye çalışan gazeteciler, işten de atılsalar oldu. Penguen belgesellerini bu süreçte izledik.  “ ifadelerini kulandı.

Kısa süre önce işsiz kalan gazeteci Özlem Akarsu Çelik’te ana akım medyayı eleştirdi. Çelik: “ Hayatı sorgulayan otoriteyi sorgulayan, gerçeğin peşinde olan insanların anaakım medyada var olması çok zor. Aynı haberi farklı gazetelerin farklı bakış açıları ile verdiğini görüyorsunuz. Aynı haberi farklı okuyorsunuz. Bunu para kazanmak için, zengin olmak için seçen meslektaşlarımız olsa da değerli meslektaşlarımızda var. Direniş mekanlarında da gazeteciler devletin yanında konumlanıyor, polisin yanında duruyor. Buradan doğruyu görememe riskleri de çok yüksek” dedi.

Funda Başaran: “ Gezi direnişinin getirdiği bir şey var. Kamusal mekanlarda rahatça konuşabilmemiz ve tartışma şansımız. Gezi süreci çok fazla şeyi açık hale getirdi. İletişimciler olarak yıllardır, ana akım medyayı anlatır. Haberin sermayeden yana yapısal yanlılık taşıdığını söylerdik. Gezi direnişi milat oldu. Ana akım medya içindeki muhalif gazeteciler devreye girdi ve sosyal medyada gerçeği servis ettiler. Penguenlerle, maçlarla, medyanın hali net bir şekilde bilinir oldu. Bir şey daha oldu medya meşruiyetini yitirdi. Sosyal medyada zaman zaman haber kirliliği olsa bile o günlerde dolaşan önemli bir twit vardı. “ anaakım medyadaki haberi düzeltemezsiniz ama sosyal medyada düzeltirsiniz.” İllerde canlı yayınlar başladı, İstanbul, Ankara, Adana, direnişi canlı yayınlar çarpıtılmaya müsait olmayacak şekilde anlattı.”

Çapul TV’yi örnekleyerek  yeni bir medya ortamının oluşabildiğinden söz eden Başaran: “Çapul TV macerası bu dönemde başladı, Medyada tüm dünyada sermaye yoğun biçimde örgütlenir. Türkiye’de ise farklı olarak elindeki medya imkânlarını kullanan hükümet aracılığıyla yozlaşmaya doğru giden bir durumla karşı karşıya kaldık.  Bilgisi paylaşılmayan, anaakım medyada olayları göremeyen kişiler kendilerine kanallar aradı. Yeni bir medya iletişim ortamının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Çapul TV yayına başladığında temel amaç anaakım medyanın hiçbir formatına uymadan insanları bilgilendirecek bir televizyon yaratmaktı. Başlangıçta üç dört saat planlanan yayınlar, on iki, on dört saate çıktı. Çatışmalar arttıkça yayınlar arttı. Ana akım medya Çapul TV’den görüntü aldı yayın yaptı. Çapul TV’ye gelen maillerde sunum yapan arkadaşların sağlık durumları soruldu, merak edildi. Ana akım medyada yaşanmayan bir tecrübe yaşandı.” Şeklinde konuştu.

Sokaktan gelip geçenlerin katılımıyla büyüyen söyleşinin ardından konuşmacılara teşekkür plaketlerini Mimarlar Odası Ankara Şube Genel Sekreteri Tezcan Karakuş Candan verdi.