Üye Bilgileri.

size uygun bölümden devam ediniz.

sitemizdeki online işlemlerden yararlanabilmek için kayıt olup parolanızla giriş yapmanız gerekmektedir.
Daha önce insan kaynakları için bir parola aldıysanız o parolayı kullanabilirsiniz.

Henüz üye değilmisiniz? Yeni kayıt!

Detaylı Arama.

size uygun bölümden devam ediniz.

site içerisindeki tüm içerikte arama yapılmaktadır. birden fazla kelime aratabilirsiniz.


25 50 75 100

Yayınlanma Tarihine Göre
Eklenme Tarihine Göre
Başlığa Göre
Okunma Sayısına Göre

Başlıkta Açıklamada İçerikte

Aynen girildiği gibi
Kelimelerin hepsi
Kelimelerden herhangi biri
ODA ÇALIŞMALAR KENT GÜNDEMI MESLEKI UYGULAMA YAYIN ÜYELER EĞITIMLER
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Metraj-Keşif ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi
“Mimari Akustik Rapor ve Projesi Neden Gereklidir?” Semineri
D-1 TEMEL BİNA AKUSTİĞİ EĞİTİMİ
Afet Bilinci ve Temel İlk Yardım Eğitimi
D-1 TEMEL BİNA AKUSTİĞİ EĞİTİMİ
5-8 ARALIK 2019 BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Mesleki Adaptasyon Eğitimi
D-1 TEMEL BİNA AKUSTİĞİ EĞİTİMİ KAYITLARIMIZ BAŞLADI
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitimi
Enerji Kimlik Belgesi Eğitimleri (EKB) Çevrim İçi Eğitimleri Başlıyor
“Çalışma Yaşamında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” Eğitimi
Bilirkişilik Eğitimi
Ücretli Çalışan ve İşsiz Mimarlar için Sertifikalı Ücretsiz Eğitimler
Keşif, Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi IV
Keşif, Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi III
Keşif, Metraj ve İhale Dosyası Hazırlama Eğitimi II
Keşif-Metraj İhale Dosyası Hazırlama Teknikleri Eğitimi
Bilirkişilik Temel Eğitimi 2017
Bilirkişilik Temel Eğitimi 2017
2018 Yılı Ankara Şubesi Oda Bilirkişileri Listesi
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Temel Eğitimi
"Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı" Eğitimi
Bilirkişilik Temel Eğitimi
Keşif Metraj Eğitimi
EKB Uzmanı Üyelerimize Önemli Duyuru
Bilirkişiliğe Kabul Şartları
“BEP-TR 2 Oryantasyon” Eğitimi
“BEP-TR 2 Oryantasyon” Eğitimi
Üniversite Oda’ya Geliyor, Kent Akademisi Dersleri Başlıyor
Hukuk Davaları 2016 Yılı Bilirkişilik Listeleri Başvuruları
2016 Yılı Kamulaştırma Bilirkişi Listeleri
Ceza Davaları 2016 Yılı Bilirkişilik Listeleri Başvuruları
Bilirkişilik Başvuruları / Hukuk
Bilirkişilik Başvuruları / Ceza
Kamulaştırma Bilirkişiliği 2017 Listesi Başvuruları Başladı
Bilirkişilik Temel Eğitimi
ONLINE İŞL.

TMMOB
MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ
UIA DANIŞMA KURULU
Bant Çözümü

15.10.2004

----&----

FATİH SÖYLER (Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Üyesi)- Aslında böyle bir brifing vermeyi Ankara Şubesinden uzun zamandır istiyordum. Biraz geciktik galiba, ama hiç olmamasından iyidir.

Bu 2005’le ilgili olarak aslında Oda Genel Merkezi tarafından bir Türkiye kongreleri programı başlatılmış durumda. Bu toplantılar bölge bölge sürüyor, iki ayda bir belli bir bölgenin mimarlarını toplamak üzere programlanmış bir çalışma, ama  bu da aslında bize yetmiyor. Yani bir bölgede iki ayda bir, işte önce yaklaşık 4 ay kadar önce Konya’da yapıldı, iki ay kadar önce Trabzon’da yapıldı, bundan sonra İzmir’de yapılacak vesaire. İkişer ay arayla bu toplantıları Genel Merkezimiz gerçekleştirecek, ama bu bize yetmiyor. Biz bu UIA 2005’in Organizasyon Komitesi olarak şube yönetimlerimize özel olarak diyoruz ki, “eğer ek bilgi veya gecikmeden bilgi sahibi olmak istiyorsanız, yine de size bilgi vermeye hazırız.” Bu Ankara Şubesinden istediğim brifing verme talebi de aslında bu isteğin bir parçası; çünkü gecikiyor. Ankara Şubesi, eğer Türkiye kongreleri programını bekleyecek olursa, daha aşağı yukarı 4 ay daha filan, belki daha fazla beklemek zoruna kalacak. Oysa biliyorum ki, Ankara’da 2005’e yönelik bilgilenme ve hazırlık için ne yapacağına karar vermek için arkadaşlarımız sabırsızlanıyorlar. O nedenle böyle bir toplantıyı ne zamandır istiyorduk, bugüne nasipmiş. İstanbul’dan geliyorum, bir 15 dakikalık gecikmenin sebebi de uçaktaki rötar oldu, onun için de özür diliyorum.

Hemen düşündüğümüz brifinge başlayayım. Bazı konular, bazı anlatacağım şeyler, bazı arkadaşlarımız için zaten bildik şeyler olacak, ama olayın bütününü kavrayabilmek bakımından belki bunlar yararlıdır diye düşünüyorum, onun için süratle başlayalım.  Önce UIA nedir diye bakacağız, UIA nedir dedikten sonra, UIA’nın Dünya Mimarlık Kongresinin ne olduğuna göz atacağız. Bir de 2005 İstanbul Dünya Mimarlık Kongresi ne zaman, nasıl gerçekleşecek, İstanbul’da neler yaşanacak, bunlara kısaca bakmaya çalışacağız.Kısaca dedim, ama uzayabilir, onun için şimdiden fazlalıklar için özür dilerim.

UIA nedir; Uluslararası Mimarlar Birliğinin Fransızca’sının baş harfleri, İngilizce’si de “İnternational Union of Architects” 1948 yılında Paris’te kurulmuş, 92 üye ülkenin ulusal mimarlık örgütü bu kuruluşa üye, 1 milyondan fazla da mimar bu kuruluşlara kayıtlı.  Dolayısıyla 1 milyondan fazla mimarın uluslararası sivil toplum örgütü, hepimiz birer mimar olarak UIA’nın üyesi sayılıyoruz. Türk mimarları, UIA’nın kuruluşundan başlayarak UIA çalışmalarına katılmışlar. TMMOB Mimarlar Odası, kurulduğu 1954 yılından itibaren UIA üyesi olmuş, 30 bini aşkın üyesiyle Mimarlar Odası, UIA’da her zaman etkin olmuş, yönetim kademelerinde görev almış ve programlarında yürütücülük görevleri üstlenmiş, etkin bir ulusal kesim olarak çalışıyor. 79’dan 99 yılına kadar UIA genel kurullarında bir UIA kongresinin İstanbul’da yapılabilmesi için sabırla ve ısrarla çalışıldı, ancak 99 yılında Pekin Kongresinde bu karar alınabildi.

Peki, bu kadar üzerinde çalıştığımız, koşuşturduğumuz, İstanbul’da gerçekleşmesini istediğimiz Dünya Mimarlık Kongresi nedir, nasıl bir şeydir? Her 3 yılda bir gerçekleşen UIA kongreleri, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen binlerce mimarı ve öğrenciyi buluşturuyor. Kongre, uluslararası mimarlık ortamının önden gelen kişiliklerinin seçilen bir tema etrafında tartışmak üzere davet ediyor. Kongrenin ev sahibi olan üye kesim, kongre hazırlıklarını gerçekleştiriyor, bizim durumumuzda Mimarlar Odası; açıkoturumlar, sergiler, teknik geziler ve festivallerle dünya mimarları ve mimarlık öğrencileri arasında bilgi paylaşımı ve kültürel alışveriş için eşsiz bir ortam oluşuyor. Kongreyle birlikte, kongrenin yapıldığı aynı kentte UIA’nın Genel Kurulu da yapılıyor. Genel Kurula üye kesimlerden yaklaşık  300 delege katılıyor. Bu paralel değil; kongre önce yapılıyor, kongre bittikten sonra Genel Kurul yapılıyor. Bizde de biraz sonra takvimi göreceğiz, 3’ünde başlayacak Kongremiz, 7’sine kadar sürecek, 8’inde Genel Kurul başlayacak, 10’una kadar sürecek. Genel Kurulda, 6 yıl sonra yapılacak kongrenin nerede yapılacağı kararlaştırılıyor. 5 yıl önce İstanbul kararı Pekin’de verilmişti. 2 yıl evvel Berlin’de yapılan Genel Kurulunda da İstanbul’dan sonra hangi kentte yapılacağına karar verildi, o kent de Torino oldu. Şimdi İstanbul’da da 6 yıl sonra neresi seçilecek, ona bakacağız.

UIA 2005 Dünya Mimarlık Kongresinin kararı, söylediğim gibi 99 yılında Pekin’de kararlaştırılmıştı. Bu resmi özel olarak seçtim, koydum; bu, Kapalıçarşı’nın havadan görünüşü. Sebebi de şu: Tema oluşturulurken, geliştirilirken, yaklaşık 4 yıldır bu çalışmalar, bu tema üzerindeki çalışmalar ve onun geliştirilmesi sürüyor. İlk önce yanlış hatırlamıyorsam, 2000 yılıydı, bir Bilim Platformu kuruldu. Bu Bilim Platformunda çeşitli öğretim üyeleri arkadaşlarımız vesaire vardı. Bu geniş bir kadro, epeyce tartıştılar, yani epeyce dediğim, 1 yıldan fazla tartışılar, “böyle bir şey için nasıl bir tema uygun olabilir, böyle büyük bir kongre için nasıl bir temayı geliştirelim” diye. O sırada rahmetli Raci Bademli, bir pazar yeri teması, o da şeyden kaynaklanarak, Kapalıçarşı’dan kaynaklanarak bir pazar yeri temasını ilk defa dile getirdi. Yani esasında bu temanın isim babası, rahmetli Raci Bademli sayılabilir.

Bilim Platformu, 2002 başlarında çalışmalarını, bütün dosyalarını Kongre Bilim Komitesine aktardı ve Bilim Komitesi, simgesel başlığı “Mimarlıkların Pazar Yeri” olan temayı geliştirdi ve alt başlıklarını oluşturdu. Burada “Mimarlıkların Pazar Yeri”ne simgesel başlık diyoruz; biz bunu büyük ölçüde bir çatı olarak düşündük, yani bir tema çatısı olarak düşündük. “Öyle bir çatı olsun ki -‘Raci Bademli de öyle söylemişti zaten’- bu çatının altında mimarlıkla ilgili olan her şeyi, kentlerimizle ilgili olan her şeyi, ne olup bitiyorsa her şeyi tartışalım, her şeyi görüşelim, özgürce bilgi alışverişinde bulunalım, bu çatının altında mimarlıkla ilgili olan herkes buluşabilsin ve yine kentlerin gelişimi, mimarlığın gelişimi, mimarlığın geleceği, mimarlığın vizyonu için ne gibi çalışmalar yapmak lazım, nasıl bunları ele alabiliriz, bunları hep birlikte tartışalım” denildi. “Böyle bir çatı, strüktürün altında bu temayı oluşturalım” dedik ve tema daha sonra  Bilim Komitesinin tam tespitiyle “Kentler: Mimarlıkların Pazar Yeri” olarak belirlendi.

Bilim Komitesi şöyle: Bilim Komitesi, temayı, alt başlıklarını ve ondan sonra bu tema çerçevesinde yapılacak olan bütün çalışmaları, bütün kongrenin etkinliğini, bilimsel etkinliğini, bilimsel platformunu oluşturan bir komite.  Bu komitenin görevi, Kongre bittikten sonra, gelen bildirilerin, çeşitli sunuşların yayına dönüştürülmesi ve mimarlık ortamına kazandırılmasıyla ancak sona erecek bir komite. Yani, neredeyse bir sonraki UIA Genel Kurulan kadar çalışmaları sürecek olan bir komite. Bu komitenin 10 üyesi var; 5’i Türkiye’den, 5’i de UIA’nın isimlerini bildirmiş olduğu uluslararası bir komitedir. Şu anda bu Komitenin Başkanlığını, -Başkan Komite dışındadır- Doğan Kuban sürdürüyor, Komitenin Sekreterliğini de Aydan Balamir yapıyor. 

Kongre teması, pazar yeri metaforunun akla getireceği kültürel ve ekonomik çağrışımlar üzerine kurulu; piyasa, sermaye, yatırım, değişim, etkileşim gibi konuları hep ele alabilecek, tartışabilecek. Kongre akademik programı şu temalı etrafında tasarlanıyor:

1. “Yaşasın Dünya Kentleri” Programı,

2. Kentlerde Mimarlık ve Yaşam,

3. Kentlerin Mimarisi,

4. Mimarlık Mesleği ve Eğitiminin Kentle Yüzleşmesi.

Bunların ayrıntısına girmeyeceğim, bunların ayrıntısını zaten birinci bültende de görmüşsünüzdür, şimdi dağıttığım ikinci bültende de bu ayrıntılar var. Sadece şu kadarını söyleyeyim: Biraz sonra takvimi göreceğiz, ajandamızı göreceğiz. O takvimde de göreceksiniz, Kongrenin süreci 4 ana günümüz var; açılış günü hariç, açılıştan sonra 4 ana günümüz var. Her güne bir başlık, bir tema alt başlığı olacak şekilde ayarlandı, yani 4 gün üst üste 4 kere alt başlıkları tartışacağız. Sabahları, her günün sabahında ana oturumlar olacak. Ana oturumda, dünyanın belli usta mimarları, büyük salonlarda karşılıklı tartışacaklar. Öğleden sonraları da aynı tema etrafında gelen bildiriler, Kongreye gelmiş olan bildirilerin sunuşları yapılacak.

Bu Kongrenin temasıyla ilgili çalışmalar bu şekilde yapıldı. Diğer yapılmış olan çalışmalara şöyle değineceğim: Kongre’nin logosu gerekiyordu. Bunun için Internet ortamında uluslararası bir yarışma açtık. Bu yarışmayı 5 grafik tasarımcısı ve 4 mimarın değerlendirmesi kararlaştırıldı, bir jüri oluşturduk. Oldukça fazla sayıda katılım oldu, 850 katılım vardı, 1 500 kayıt yapıldı, bu web sitesine 300 bine yakın ziyaret gerçekleşti ve yapılan tercih sonucunda, seçim sonucunda Andreas Uabele, bir Alman grafiker, onun seçimi olan, artık hepimizin yakından tanığı bu logomuz seçilmiş oldu. Artık bundan sonra hep bunu kullanacağız, Süha Özkan’ın deyimiyle ister beğenelim, ister beğenmeyelim. 

UIA 2005 İstanbul’un ana bileşenleri: Kongre, Genel Kurul, iki Konsey toplantısı, öğrenci yarışması, sergiler ve mimar söyleşileri. Programda ayrıca fuar, sosyal ve kültürel etkinlikler, kongre öncesi ve sonrası turlar, geziler gibi paralel etkinlikler de yer alıyor. Kongre ve bağlı etkinliklerini İstanbul’un “Konferans Vadisi” olarak adlandırılan ve içinde Harbiye Askeri Müzesi, Kültür Merkezi, Hilton Convention Center, İstanbul Uluslararası Kongre ve Sergi Merkezi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Açıkhava Tiyatrosu, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu ve İTÜ Taşkışla Kampusu bulunan bölgesinde yapacağız.  Bu vadi, hatırlarsınız, çeşitli kongre etkinlikleri sebebiyle İstanbul’da artık sık sık kullanılıyor, en son olarak NATO sebebiyle kullanıldı. NATO’da o vadiyi ve etrafını tümüyle halkımıza kapatmışlardı. Biz, tam tersine bu vadiyi ve oradaki mümkün olan en çok etkinliğimizi halkımıza açmayı, halkımızı o vadinin içerisine çekmeyi, aynı zamanda bizlerin de o vadinin dışına taşarak kentin içine yayılmasını öngören bir program üzerinde çalışıyoruz.

Bu vadiyi şöyle bir harita üzerinden bakarsak; aşağıda görüyorsunuz, Boğaz, İnönü Stadyumu olan bölge aşağıda kalıyor, yukarıda Askeri Müze, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu, Açıkhava Tiyatrosu, Hilton Convention Center, en tepede Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve en altta da İstanbul Taşkışla Kampusunu görebilirsiniz. Buraya şöyle fotoğraflarla da bir bakalım: Gördüğünüz gibi, Lütfü Kırdar Kongre Merkezi, Açıkhava Tiyatrosu sağ tarafta, Taşkışla Binamız. Bir de aynı yerden bir gece görüntümüz var. İCEC diye okuduğumuz yer, Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi.

Dediğim gibi, bu amacımıza uygun olarak, yani vadiye halkımızı çekebilmek ve bizlerin de vadinin dışına taşabilmesini sağlayabilmek amacıyla bir vadi tasarımı gerçekleştirelim istedik. Yani orayı herhangi bir şekilde yapmayalım da, bir özellik kazansın, bir mimarca yaklaşım olsun istedik. Onun için de bir vadi tasarım yarışması açtık. Konferans Vadisi’nin Kongre temasına uygun neler yer alacak? Bir serbest kürsü yer alacak, açık alan sohbetleri yer alacak, forum alanları yer alacak, çeşitli sergi ve gösteriler yer alacak, dia, film gösterileri, yiyecek-içecek, hediyelik eşya standları yer alacak ve böylece mimarların yalnız birbirleriyle değil, aynı zamanda kent halkıyla da buluşmasını sağlayacak bir ortam yaratılacak.

Bu biraz önce gördüğünüz kapalı mekânları UIA’nın Kongre etkinlikleri için ancak kayıtlı olan mimarlara ne yazık ki açabileceğiz, yani oralara halkımızın girmesini maalesef sağlayamıyoruz, bu mümkün değil. Zaten UIA’nın öyle bir olanak vermesi de söz konusu değil. Ancak bu binaların giriş kapısına kadar olan bütün alanları mümkün olduğu kadar halkımıza ve kayıt olmamış olan meslektaşlarımıza açmaya çalışacağız. Burada görüyorsunuz; bir kroki var, bu krokide sarıyla işaretli olan yerler yollarımız. Bu yollardan üstteki yolun, üstteki sarıyla işaretli olan yolun soldaki kaldırımını, yani bize doğru bakan, aşağıdaki kaldırımını bu dış etkinliklerimiz için, yani halkımıza açılmış olan etkinliklerimiz için kullanabileceğiz. Alt tarafta görülen A, B, D binaları arasında kalan yolun tümünü de trafiğe kapayarak o yolu ve yeşil alanların tümünü çeşitli dış etkinlikler, dışarısı etkinlikleri amacıyla kullanabileceğiz. Öyle ki, biz bu açık alanın, bu yolların, parkların, Açıkhava Tiyatrosunun etrafının gece de açık olmasını, gece mümkün olduğu kadar geç saatlere kadar, mesela 23.00-24.00’e kadar açık olmasını ve gece de yaşayan bir mekân haline dönüşmesini özellikle istiyoruz. Geceleyin buralarda kültürel etkinliklerimiz sürecek, film gösterileri sürecek. Çeşitli film gösterileri düşünüyoruz, uluslararası kısa metrajlı film yarışması açılması programımız da var. Bu olmasa bile, onu programlayamasak bile, bir kısa metrajlı film gösterimi yapacağız. Dolayısıyla her akşam orada dia gösterileri, film gösterileri, çeşitli kültürel etkinlikler, serbest kürsü alanlarının devam etmesi falan şeklinde canlı, yaşayan, âdeta bir mimarlık şenliği, mimarlık panayırı şeklinde geniş bir mekânımız olacak.

Söylediğim gibi, bu etkinliklerimizi sadece burayla da kısıtlamayacağız, dışarıya da yayacağız, kente yayacağız. Belediye ile, Valilik ile görüşmelerimiz sürüyor, onlardan son derece olumlu yaklaşımlar alıyoruz. Biraz sonra size bir film izleteceğim, orada da çok net bir şekilde bu yaklaşımın derecesini görebileceksiniz. Hemen hemen belediyenin elindeki bütün mekânlar, bu etkinliğe tahsis edilmiş olacak. Bütün mekânlardan kasıt, sergi alanları, örneğin metro girişleri, bazı meydanlar, bazı sokaklar, bazı köşe başları vesaire… Belediyenin olanak bulduğu hemen her şeyi, bütün bu tür açık ve kapalı mekânların hemen hepsini alacağız. Aynı şekilde Valilik de bize bu tahsisleri olabildiğince yapacak. Valilik bize para veremiyor, ama çeşitli olanaklar sağlıyor, olağanüstü olanaklar sağlıyor. Zaten en başından beri böyle bir kurumsal destek alınıyor sürekli olarak, bunu belirtmek lazım.

Dediğim gibi, bir yarışma açtık, bu yarışma sonuçlandı. Aynı logo yarışması gibi değerlendirebilirsiniz, beğensek de, beğenmesek de elimizde bir proje var. Bu projeyi Belediye uygulayacak, Belediye Başkanının bu konuda sözü var, bunu uygulayacak. Bunu uygulamakla kalmayacak, öyle zannediyorum, -Belediye Başkanıyla yaptığım görüşmelerden bu anlaşılıyor- belki bir projeyi daha uygulama fırsatını yaratacağız; çünkü yerimiz kısıtlı, sınırlı değil, bütün kente yayılmış bir projede sadece bir tek projeyle yetinmek zorunda değiliz, onu aşabiliriz. Belediye Başkanı da bu durumun farkında ve son derece, zaten kendisi mimar olduğu için de son derece açık yüreklilikle böyle bir niyetini bize belirtti. Umarım alt kadroları da aynı niyeti taşırlar ve yardımcı olmayı sürdürürler.

Vadi, pazar konseptine uygun olarak alternatif faaliyetler dahil, her türlü çeşitliliğe yer açmak amacıyla Kongre binasının dışına taşarak resmi katılımcıların yanı sıra, kentliyi de içine alacak diye zaten notumuzda belirtmişiz. Yarışmamızın birincilik ödülünü alan  Fatih Erduman’a ait projeyi şöylece görüyoruz, ben üzerinde fazla yorum yapmadan geçeceğim.

Kongremizin fiili hazırlıkları, yani orada sergilerin kuruluşu vesairesi 30 Haziranda başlıyor. Çok sayıda yabancı sergi de gelecek, yani bizim kendi sergilerimizin, şubelerimizin hazırlamış olduğu veya üyelerimizin getirdiği sergiler vesaire, bunların dışında, ayrıca yabancı ülkelerden de oldukça çok sayıda sergi ve birtakım kültürel etkinlikler İstanbul;’a taşınacak. İşte bu sergilerin, UIA sergilerinin, yabancı sergilerin ve kendi sergilerimizin kuruluşunu biz 30 Haziran günü başlatacağız. Aynı tarihte bu Kongre Vadisi’ndeki trafiğe kapanması beklenen yolu da kapatmış olacağız, yani Kongre Vadisi bize teslim edilmiş olacak, Taşkışla Binası bize teslim edilmiş olacak.

1 Temmuzda kayıtlar başlıyor, sergilerin çalışmaları devam ediyor, pazar yeri hazırlıkları devam ediyor, 2 Temmuzda da aynı şekilde. Bu arada Kongre öncesi turlar da 30 Hazirandan itibaren başlamış olacak. Bu turları özel olarak tasarlamaya çalışıyoruz, yani bunları bir turizm firması marifetiyle yapılan kötü turistik turlar olmaktan çıkartıp, olabildiğince mimari turlar haline getirmeye çalışıyoruz. Onun için özel bir çalışma şimdiden başlatılmış durumda, hatta tur programları hazırlanmış durumda. Bunun için mimarlık öğrencilerinden, olabildiğince mastır öğrencilerinden bir seçim yapacağız, bu arkadaşlarımızı o tarihe kadar rehber olarak yetiştireceğiz. Onların çalışmaları şimdiden başlamış durumda ve öyle zannediyorum, şu anda belirlenmiş olan 6 tane şehir içi mimarlık turu var ve 3 tane de şehirlerarası, Türkiye’yi kapsayan 3 tane mimarlık turu var.

Açılış törenimizi Yedikule Zindanları’nda yapmayı düşünüyoruz. Daha evvel bunu Lütfü Kırdar’da yapmayı kendimiz uygun bulmuştuk. Lütfü Kırdar’ın üst katında 2 binden biraz fazla sayıda izleyici koltuğu var, alt katında da 3 binden biraz daha fazla izleyici koltuğu var. Dolayısıyla 5 bini aşan sayıda izleyiciyi bu açılış töreninde Lütfü Kırdar’a toplamak mümkündü; fakat Uluslararası Komite onu uygun bulmadı. Uluslararası Komiteden de biraz sonra kısaca bahsedeceğim; bu da UIA’nın bir Koordinasyon Komitesi, içinde UIA yöneticileri var. UIA’nın yöneticileri diyeyim kısaca, UIA yöneticileri bunu uygun görmediler, “izleyiciler ikiye bölünmüş olacak” diye. “Peki, o zaman Açıkhava Tiyatrosu’nda yapalım, Açıkhava Tiyatrosu 3976 kişi alıyor” dedik. “3976 kişi, ama yine de yetmez; çünkü İstanbul’a bizim beklediğimiz sayı bunun çok çok üzerinde. Yani siz öyle bir sayı düşünün ki, mesela 10 bin kişi düşünün; çünkü İstanbul, daha şimdiden aldığımız tepkiler, İstanbul’a çok büyük bir ilginin olacağı, olduğu yönünde. Dolayısıyla kendinizi mesela Berlin’le ya da Pekin’le karşılaştırmayın, mümkünse kendinizi Barselona Kongresiyle karşılaştırın. Barselona Kongresine 12 bin kişi başvurmuştu.  Dolayısıyla 10 binin üzerinde bir katılımı siz hedefleyin ve birtakım büyük törenlerinizi ona göre mekânlarda düzenleyin” dediler. Bunun için de başka bir arayış içerisine girdik ve bu arayışa kendileri de katıldı ve bu Yedikule Zindanları’nın, 7 tane kulesi olan mekânın ortasındaki büyük avlu ya da bahçe diyeyim, neyse, orada bu açılış törenimizi gerçekleştirmeye karar verdik.   Bu avlu, yaklaşık oturma düzeninde 15 bin kişi alabiliyor. Eğer tribün düzeni kullanılırsa, bu rakam 20 bine çıkabiliyor. Bir kısmı ayakta durursa, 30 bin kişiyi de alabildiği söyleniyor. Ben şimdiye kadar öyle bir şey olduğunu bilmiyorum, ama 15 bin kişi olduğu doğru, yani TRT 1’in yaptığı son müzik programlarında bu sayıyı yakaladıklarını gördük. Dolayısıyla o bakımdan içimiz rahat gibi gözüküyor.

Yedikule Zindanları’nı UIA yöneticileri çok beğendi, bir kere tarihi kimliği olan bir mekân, son derece etkileyici bir mekân. O bahçenin içinde bulununca, yani burada göründüğü gibi değil, o avlunun bambaşka bir havası var ve bu hava da UIA yöneticilerinin çok hoşuna gitti.

Yedikule Zindanları’ndaki açılış töreni, işte bazı büyük kişilerin, şahsiyetlerin konuşmaları vesaire olacak. Oradan şeye taşınacağız, işte bu 10 kişi katılıyorsa, 10 bin kişiyi de otobüslere bindireceğiz ve Topkapı Sarayı bahçelerine taşıyacağız, Topkapı Sarayı bahçelerini bize açacaklar, Arkeoloji Müzesinin bahçesini aynı şekilde, Aya İrini’nin bahçesini aynı şekilde. Arkeoloji Müzesi ve Aya İrini’yi o gece biraz koruma altında olmak kaydıyla tabii ki ziyarete de açacaklar. Dolayısıyla etkin, çok etkili, çok güzel… Topkapı Sarayı’nın bahçeleri, biraz da bir tarafı Boğaz’ı görüyor, Boğaz’a olduğu gibi hâkim, bir taraftan Marmara Denizi’ni falan göre çok güzel bir bahçe tabii ki, söylemeye gerek yok. Tabii böyle bir öneri, UIA yöneticilerinin tabii çok hoşuna gitti.

NURAY BAYRAKTAR- Bütün bunlar kayıtlı katılımcılar için, değil mi?

FATİH SÖYLER- Evet, onu özellikle belirteyim, maalesef halkımızı buralara sokamayacağız. Yani 10 bin kayıtlı olacaksa -ki umut ediyoruz, olsun- 10 bin kayıtlı meslektaşımızı önce Yedikule Zindanları’nda açılış törenine, oradan da taşıyarak Topkapı Sarayı’na götüreceğiz.

MÜKREMİN MUNGAN- Şu anda kaç kişi kayıtlı?

FATİH SÖYLER- Şu ana kadar kayıtlı olan sayı 200.

MÜKREMİN MUNGAN- Yani 10 bin filan değil…

FATİH SÖYLER- Hayır, bunu beklememiz zaten biraz safdillik olacak. Çünkü biliyorsunuz 300 dolar limiti var, 350 dolar limiti var ve 400 dolar limiti var. 350 dolar limitimiz bu yıl sonuna kadar. Yani bu aslında bizim limitimiz değil, bu UIA’nın, rakamlar UIA’nın. Aslında bu olaya şöyle bakmak lazım: Bütün her şey UIA’nın, biz burada ev sahipliği yapıyoruz, yani öyle bakmak lazım. Attığımız her adım, UIA’ya hesap verilerek atılıyor ve atmadığımız her adımın da yine UIA’ya hesabını veriyoruz.

Aza önceki fotoğrafları gösterdik, Yedikule’yi filan; çünkü Kongre programına girmiş oldum. 3 Temmuz günü öğleden sonra Kongrenin açılışını gerçekleştireceğiz ve açılış gecesi etkinlikleri de akşama olacak. Akşam 20.00-24.00 arasında açılış etkinliklerimiz, yani bu parti, “hoş geldiniz” partisi olacak. Ama sergiler, fuarlar sabahtan açılmış olacak, yani sabahtan itibaren sergilerimizi, fuarlarımızı gezebileceksiniz, Kongre açılışına kayıtlı olduğunuz takdirde katılabileceksiniz ve aynı şekilde “hoş geldiniz” partisine katılabileceksiniz. 4 Temmuz, 5 Temmuz, 6 Temmuz ve 7 Temmuz günleri, 4 gün üst üste az önce söylediğim Kongre temalarının alt başlıkları sırasıyla gündeme gelecek. Sabah ana konuşmacılar yer alacak, öğleden sonra da çeşitli meslektaşların çeşitli sunuşları yer alacak.

Tabii pazar yeri etkinlikleri bir taraftan, sunuştan bir taraftan, son derece canlı, son derece güzel bir ortam olacak. Düşünebiliyor musunuz; Taşkışla’daki aşağı yukarı 30 tane sınıfı bu amaçla kullanacağız, 3 tane oditoryumu bu amaçla kullanacağız; Lütfü Kırdar’daki, alt kattaki Rumeli, üst kattaki Anadolu, bütün salonları bu amaçla kullanacağız. Yani çok sayıda salon, çok sayıda etkinlik aynı anda yürüyor olacak. Onun için de önceden bütün katılımcılara bir program dağıtmış olacağız, yani nerede, hangi salonda ne var, önceden bütün meslektaşlarımız, -yerli-yabancı bütün meslektaşlarımız önceden bu programı bilecekler, bunu dağıtmış olacağız. Herkese kayıt sırasında bir çanta vereceğiz, o çantanın içerisinde bir Kongre rehberi mutlaka olacak. O rehbere bakarak hangisi ilginizi çekiyorsa, izlemek amacıyla, o oturuma katılmak üzere orayı kendiniz işaretleyip oraya katılabileceksiniz.

8-10 Temmuz günleri arasında UIA Genel Kurulu oluyor. UIA Genel Kurulu, dediğim gibi seçilmiş delegelerle oluşan bir Genel Kurul; çeşitli ülkelerden gelen 30 kadar delegesi var, Türkiye’nin de sanıyorum 7 tane delegesi var. Bu Genel Kurula herkes katılmadığı için, meslektaşlarımız artık başka şeylerle pekala ilgilenebilirler, açık olan sergileri gezebilirler, Kongre sonrası turlara katılabilirler; birçok etkinlik gerçekleşecek, o etkinlikleri yerinde izleyebilirler vesaire…

Bir akşam büyük bir ihtimalle 6 Temmuz  akşamı UIA Ödül Törenimiz gerçekleşecek. UIA Ödül Töreni de Harbiye Açıkhava Tiyatrosunda gerçekleşecek. Bu ödül töreni, açılış kadar çok fazla rağbet gören bir etkinlik değil, onun da öyle rağbet görmesi için çaba içerisindeyiz. Birtakım yan etkinliklerle bu ödül törenini zenginleştirmeyi düşünüyoruz, planlıyoruz, ama yine de şu ana kadar UIA kongrelerinden izlediğimiz kadarıyla bu törene daha az sayıda meslektaş katılıyor. Dolayısıyla işte 3 bin 900 kişilik diyeyim, 4 bin kişilik bir Açıkhava Tiyatrosu, bu etkinlik için yeterli gözüküyor.

Bir de veda partimiz olacak, veda partisine katılım da maalesef ücretli. Onu Dolmabahçe Sarayı Bahçesinde gerçekleştireceğiz.

MÜKREMİN MUNGAN- Kaç dolar?

FATİH SÖYLER- Vallahi  o konuda şimdiden herhangi bir yorumda bulunmayayım.

MÜKREMİN MUNGAN- 200 dolar?..

FATİH SÖYLER- Yok, öyle bir şey söz konusu değil. Biz şey yapmıyoruz, yani…

MÜKREMİN MUNGAN- Siz değil, UIA.

FATİH SÖYLER- UIA da yapmaz, o kadar değil, yani büyük bir ihtimalle maliyetine olacaktır. Bu maliyeti de olabildiğince düşük tutmaya çalışacağız. Mühim olan, burada bir veda partisinden para kazanmak değil, veda partisine meslektaşların katılmasını istiyoruz, ama -çünkü yüksek masrafı var böyle bir şeyin-o masrafı mümkün olduğu kadar düşük tutmaya çalışacağız. Veda partisini İtalyanlarla birlikte yapacağız; çünkü bir sonraki kongre Torino’da olacağı için, gelecek belki böylece başlar diye. Çünkü Berlin’de de biz Alman meslektaşlarımıza veda partisinde birlikte olalım diye önermiştik ve Türkiye’den de bir müzik grubunu o veda partisinde bir etkinlikte bulunsun diye yanımızda götürmüştük. O müzik grubu da orada hakikaten uluslararası camiamızı coşturmuştu. Ben Berlin’deki partiye katılmamıştım; çünkü paralı idi ve bize de paralıydı. Ama biz İtalyanlara aynı şeyi yapmayı düşünmüyoruz, İtalyanlar bizimle ortak bu etkinliğe katılacaklar ve bu etkinlik içerisinde onların bir etkinliği olacak, yani bir İtalyan etkinliği de olacak. Dolayısıyla o arkadaşlarımıza herhalde bir ücretsiz giriş hakkı tanıyacağız.

NURAY BAYRAKTAR- Berlin’i de son anda Türklere ücretsiz hale getirmişlerdi.

FATİH SÖYLER- Evet.

Akademik katılım -ben de Aydan Balamir’in yalancısıyım- şöyle olacak: Daha evvel bu akademik katılım konusunda bir takvim verilmişti, yani “ne zaman bildiriler verilebilir, teslim edilebilir” diye. Daha sonra bu takvim ötelendi; 13 Kasıma ötelendi, daha evvelki tarih 13 Eylüldü, şimdi 13 Kasıma ötelendi, bu yeni bültende de 13 Kasım olarak geçiyor, düzeltilmiş olarak geçiyor, web ortamında da bunun daha evvel duyurularını falan yaptık zaten. Bütün ulusal kesimlere de duyurularını daha önceden yaptığımız için, biraz içimiz rahat o konuda, ama yine de bir erteleme söz konusu oldu. Aydan Balamir’in söylediğine göre, böyle bir 2 tane üst üste şey verme, biraz da bu işin cazibesini arttırmak imiş. Öyledir, öyle olduğunu umuyorum. Gerçekten kayıt sayısı şu anda 200, ama bildiri gönderenlerin sayısı oldukça fazla, yani Aydan Balamir, “baş edemeyeceğimiz sayıda bildiri özeti yağıyor” diyor, umarım öyledir, bilim Komitesi Sekreteri olarak bizi bu şekilde bilgilendiriyor.

14 Ocak 2004, Kongre sunuşları için kabul edilen çalışmaların açıklanması; .u konuda da hemen şunu söyleyeyim: Olabildiğince bütün sunuşları, tabii hakaret, ahlaka mugayir vesaire şeyler içermemek kaydıyla ve mimarlık kokmak kaydıyla bütün sunuşların kabul edilmesi için bir eğilim içerisinde, Bilim Komitesi de öyle bir eğilim içerisinde tabii. Tabii biz Bilim Komitesine bunu tebliğ edemeyiz, ama Bilim Komitesi de böyle bir eğilim içerisinde. Madem “herkes özgürce kendi görüşünü sunabilsin” dedik, o zaman bu özgür ortamdan herkes hakikaten yararlansın isteriz. Böyle bir şey içerisindeyiz, yani reddetmek olmayacak galiba. 15 Nisanda da tam bildiri metinleri ve afişlerini teslim edeceğiz, son gün. Biraz evvel söyledim, bunların sunuşları da 3-7 Temmuz arasında yapacağımız Kongre akademik takvim içerisinde. Aydan Balamir’e bu konularda başvurulabilir.

Bir öğrenci yarışması açıyoruz. Bu, her kongre sırasında ulusal kesimin denetiminde, gözetiminde ve sorumluluğunda açılan bir öğrenci yarışmasıdır.  Her ne kadar uluslararası ve UIA’nın bilgisi dahilinde, denetimi altında yapılan bir şey olsa da, bu yarışma, Mimarlar Odasının bir yarışmasıdır. Temasını Bilim Komitesine sormuştuk, onlar da aşırı olarak belirlediler. Bununla ilgili duyuruları daha evvel yapmıştık, 2005 programı kapsamında bu yarışmanın büyük ödülü UNESCO tarafından verilecek, 7 bin dolar ödülü var. Ama sadece UNESCO ile kalmayacak ödül, öyle gözüküyor. Bu öğrenci yarışmasını ayrıca kurumlar, kişiler, kuruluşlar kişisel katkılarla da destekleyebilirler. Örneğin bir Ankara Şubesi, “Mimarlar Odası Ankara Şubesinden bin dolar” diye mesela, yani bir öğrenciye bin dolarlık bir ödül verebilir  veyahut da Hoca kalkar, “benden 500 dolar” der, yani böyle bir açıklığı da var. Bundan amaç da şu: Olabildiğince katılımı teşvik edelim, öğrenciler olabildiğince buraya, bir heves duyarak, bir şevk duyarak katılsınlar diye. Bu ay içerisinde yarışmanın temasını ve koşullarını ayrıntılandırılmış olarak ilan edeceğiz, hatta birkaç gün içerisinde diyebilirim.

Kongrenin diğer etkinlikleri; -zaten turlardan bahsetmiştim- kentin çeşitli noktalarında uluslararası kültürel etkinlikler gerçekleşecek, sergiler gerçekleşecek. Mesela uluslararası sergi başvurularından söz etmiştim; Almanlar bir sergi getiriyor, İtalyanlar bir sergi getiriyor, İspanyollar bir sergi getiriyor, Bulgaristan’dan bir sergi gelecek, Japonya’da bir sergi gelecek, büyük bir ihtimalle Fransa’dan bir sergi gelecek. Bunların bir kısmı kesinleşmiş durumda, mesela Japonlarınki kesinleşmiş durumda ve çok ünlü bir sergiyi getirecekler, çok büyük bir sergiyi getirecekler ve beraberinde de onların meşhur davulcuları var, bir kültürel etkinlik olarak o grubu da getirecekler ve İstanbul’da çeşitli mekânlarda onlar bir kültürel etkinlik olarak yer alacak. Konuk mimarlık sergileri dedim.

Uluslararası Belediye Başkanları Forumu, yine bir proje olarak önümüzde var. Dünyada bugüne kadar kendi kentine şu ya da bu şekilde çok önemli katkılarda bulunmuş ve bu sebeple zaten ününü kazanmış olan belli başlı, dünyaca ünlü belediye başkanlarından bir grubu İstanbul Büyükşehir Belediyesinin konuğu olarak Kongre etkinlikleri sırasında İstanbul’a çağırmak, bunların hem deneyimlerini aktarabilecekleri, hem de diğer meslektaşlarıyla tartışabilecekleri bir forum düzenlemek fikri gelişti. Bunu Belediyemizle görüştük, Belediye Başkanı heyecanla karşıladı ve buna ev sahipliği yapmaya söz verdi. Buradaki esas amaç şudur: Hatırlarsanız, bir “Yaşasın Kentler” Yarışması düzenledik. “Yaşasın Kentler” Yarışmasının ana amaçlarından bir tanesi de mimarların sözünün dinlenmediği, özellikle yöneticiler tarafından; sadece merkezi idareler tarafından değil, aynı zamanda yerel yöneticiler tarafından da sözlerinin dinlenmediği ve kentlerimiz eğer bugün çok kötü durumda iseler, bunda bir parça da hem mimarların rolünün olduğu, hem de mimarların sözünü dinlemeyen bu yöneticilerinin rolünün olduğu. Dolayısıyla acaba bir etkileşim olarak bu kongreyi, yani yöneticilerle mimarlar arasında bir etkileşim alanı olarak değerlendirebilir miyiz dedik ve bu proje gelişti. Yani bu başarılı belediye başkanları,  bu forumda bir araya gelecekler, deneyimlerini aktaracaklar, aynı zamanda oraya katılan Türkiye’den diğer davetli belediye başkanları da bu forumda bir araya gelmiş olacak. Bu forum, aynı zamanda bu Kongre ortamında, bizim Kongremizin ortamında olduğu için, mimarlarla bu belediye başkanları arasında çok yakın bir diyalog kurulmuş olacak, bunun için çaba gösteriyoruz. Umarım bunu gerçekleştirebiliriz, belediye başkanı sözünde durur.

……..- Belediye başkanlarını da Bilim Kurulu mu seçecek?

FATİH SÖYLER- Hayır, şöyle: Bu seçimi büyük ölçüde öyle zannediyorum ki UIA Başkanı Learner’ın kendisi yapacaktır; çünkü UIA Başkanı Learner, zaten eski bir Belediye Başkanı, Brezilya’nın Curitiba Kenti’nin yıllarca Belediye Başkanlığını yürütmüş olan bir meslektaşımız; fakat mimarlığından çok, Belediye Başkanlığıyla dünyada tanınan birisi ve bu sancıları, yani mimarlarla yöneticiler arasındaki bir türlü kurulamayan diyalogun sancılarını çok yakından yaşamış birisi. Kendi meslek odası tarafından da kendisinin zaman zaman aforoz edildiğini ifade eden bir meslektaşımız Learner. Bu belediye başkanlarının seçimi, büyük ölçüde Learner’in tercihi olacaktır; çünkü o tanıyor, yani hangi belediye başkanı dünyanın neresinde başarılı olmuştur ve eğer bir şanı, ünü yürümüşse, hangi sebepten yürümüştür, o büyük ölçüde tanıyor, biliyor. Tabii Kadir Topbaş’la birlikte bir değerlendirmeyi yaparlar ve sonuç alırız.

Diğer etkinliklerin hepsine herkes katılabilir. Sadece UIA’nın zorunlu kongre etkinlikleri, yani kapalı mekânlardaki bu zorunlu kongre etkinlikleri kayıtlı meslektaşlarımıza açık, ama bütün diğer etkinliklerimizi, her şeyimizi, yani olabildiğince her şeyi açıyoruz. Bir örnek vereyim: TEKFEN, büyük bir ihtimalle bunların bir müzik grubu var, bir klasik konser, TEKFEN’in sponsorluğunda bir çalışma var. Bunlar bizim açılışımızda da bulunacaklar, yani o Yedikule Zindanları’ndaki açılış töreni sırasında bunlar da yarım saatlik bir konser verecekler, uluslararası bir orkestra, içinde 22 ülkeden müzisyen var. Mesela açılış töreni sadece kayıt mimarlara, ama bu orkestra daha sonra Rumelihisarı’nda ayrı bir konser verecek ve Rumelihisarı’ndaki bu konsere herkes rahat gelebilecek. Tabii Rumelihisarı zaten fazla insan almıyor, ama hiç olmazsa kaçırmış olanlar gelip orada izleme fırsatı bulabilecekler. Ama davulcular, Japonya’dan gelen davulcuları herkes, halkımız izleyebilecek, yani açık.

Sponsorluk çalışmalarımız şöyle: Kale Grubu, Kongrenin ana sponsorluğunu ta 1999’dan beri “biz bu işin ana sponsorluğunu yapacağız” diye bir inat içerisinde sürdürüyorlar ve başarılı da oldular, Kale Grubu ana sponsorluğunu almış durumda, çok büyük destek verdiler gerçekten. Eczacıbaşı ve Nurus grupları yine bir ortak sponsorluk; Kale Grubu kadar fazla değil, ama onun hemen hemen yarısı ölçüsünde bir sponsorluk etkinliği içerisinde. Alt sponsorluklar için de diğer istekler ayrıca sürüyor. Mesela TEKFEN, TEKFEN’in bize bu katkısı, bir alt sponsorluk çalışması olarak değerlendirilebilir. Yani onun katkısını Eczacıbaşı kadar yüksek tutamadık, ama bir orkestrayı oraya getirmesi, orada başka bir etkinlik yapması bile bizim için büyük bir katkı, yani TEKFEN, bunun için bizden ücret almayacak.

Tanıtım çalışmalarımız için web sayfamızı kullanıyoruz ve medya olanaklarını kullanıyoruz. Medya olanaklarını kullanabilmek için de “PR Com” adında bir halkla ilişkiler grubuyla birlikte çalışmaya başladık. Aslı Öymen, bunun yürütücüsü, Atlan Öymen’in kızı, yürütücü o. Başladığından beri 2 aydır çalışıyoruz onunla, 2 aydır oldukça başarılı oldular, birçok büyük gazetede tanıtımımız çıkmaya başladı. O bakımdan şimdilik çalışmalarında başarılı gidiyorlar, umarım daha da başarılı sürdürürler.

Katılım, örgütlenme çalışmaları, hem ulusal düzeyde, hem uluslararası düzeyde bu çalışmalar sürüyor. Mesela bir AIA Kongresinde tanıtım yapıldı, Barselona’da yapılan Dünya Şehircilik Forumunda bir tanıtım gerçekleştirildi. UIA’nın çeşitli bölge toplantıları var, o toplantılarda yine tanıtımlar yapılıyor.  Yani uluslararası bir tanıtım kampanyamız bir taraftan sürüyor, bir taraftan da ulusal düzeyde Türkiye kongreleri gibi tanıtım çalışmalarımız sürüyor. Şu gördüğünüz bülten, önce birincisi çıkmıştı, şimdi ikincisi çıktı; bu bültenler 5 dilde yayınlanıyor. İngilizce anadil olmak üzere İngilizce-Türkçe, İngilizce-Fransızca, İngilizce-Rusça ve İngilizce-İspanyolca olmak üzere yayınlanıyor ve dünyanın çeşitli ülkelerine, hangi dil ağırlıklı olarak konuşuluyorsa ona göre dağıtılmak üzere dağıtılıyor. İlk bülteni 10 bin adet basmıştık, ikinci bülteni 13 bin adet bastık. Bir üçüncü bülten daha sonra, ocak ayı gibi basılacak, orada biraz daha ayrıntıya gireceğiz. İkinci bültende biraz daha ayrıntıya girdik, birinci bültenden daha fazla bilgi var ikinci bültende, üçüncü bültende daha da ayrıntıya girmiş olacağız, onu da en az bir o kadar basmış olacağız diye düşünüyorum.

Sözünü ettiğim Türkiye kongreleri, yurtiçi çalışmalarımız için önemli bir etkinliğimiz. Gerçi bunu da yeterli bulmadık ve acaba ilgi alanları bazında bir örgütlenme için ayrıca bir çalışma yapabilir miyiz diye bir değerlendirmede bulunduk ve şimdi Oda Genel Merkezi, bir yeni komite daha oluşturup ilgi alanları bazında bir çalışmayı da, etkileşim çalışmasını da başlatmak üzere. Lojistik çalışmalarımızı ISEVV Konsorsiyumu üstlendi, bir ihaleyle bu konsorsiyum üzerinde bu iş kaldı. ISEVV’in açılımı şu: Icon, Setur, Vıp, Visitur, yani 4 tane Türkiye’nin belli başlı bu konularda uzmanlaşmış olan firmasının ortak bir konsorsiyumu bu. Şimdiye kadar birçok kongreyi, işte Habitat da dahil olmak üzere gerçekleştirmiş olan bir konsorsiyum bu. Her çalışmada olduğu gibi, bu çalışmada da birtakım sıkıntılar yaşamıyor değiliz, bunu açıklıkla belirtmem lazım. O sıkıntılar oluyor, yani olacaktır, nihayetinde o bir kendi parasının peşinde koşacak olan bir şeydir, biz de bu işin iyi olması için uğraşacak olan bir grubuz. Bu iki çıkar ucu, zaman zaman çatışabiliyor, ama ben de benim üzerime düşen görev olarak da bu iki aykırı ucu mümkün olduğu kadar birleştirerek bu işin herkes için faydalı olması için çaba gösteriyorum.

Otel rezervasyonları falan yapıldı, o bakımdan bir sıkıntımız yok gibi gözüküyor. 5 bin odanın, yani yaklaşık 10 bin kişinin kalabileceği…

……….- Cezai şartlar…

FATİH SÖYLER- Mutlaka var, her şey var. Yani bunun ihalesi yapılırken, özellikle şu çabalar içerisinde olduk: 3 büyük şubeden, İstanbul, İzmir ve Ankara’dan 3 tane meslektaşımızın, şubemizin görevlendirdiği meslektaşımızın İhale Komisyonu içerisinde yer almasını ve olabildiğince şeffaflık sağlanmasını ve olabildiğince de sizin söylediğiniz türden, yani cezai şart da dahil olmak üzere birtakım… Yani oldukça iyi bir sözleşme yapıldığını düşünüyor arkadaşlarımız. Ben ihale işlerinden çok iyi anlamam, onun için ben görevli değildim orada, ama görevli olan arkadaşlarımız bu işi mutlaka iyi başarmışlardır, onlara inanıyorum.

Dediğim gibi, 10 bin yatak kapasiteli rezervasyon var, yani herhangi bir lojistik sıkıntımız olmayacak, ama Türkiye’den katılımlarda biz bu işi biraz daha şey yapalım diye uğraşıyoruz, ucuza getirmeye uğraşıyoruz. Hiç olmazsa kayıt olan meslektaşımız, acaba İstanbul’da ucuza kalabilir mi, bunun için uğraşıyoruz. Öğrenciler acaba uzuca, hatta bedava mümkünse, kalabilirler mi, bunun için uğraşıyoruz. Bunun için de kamu kurumlarının misafirhanelerini kapatmaya, yurtları ucuza kapatmaya vesaire, yani bu tür girişimlerimiz var. Bunun için İstanbul Şubemiz görevlendirildi, görevini de başarıyla sürdürüyor, daha şimdiden bu başvurularını yapmış durumda. Öyle zannediyorum ki, bu misafirhanelerde meslektaşlarımızın ucuz konaklama olanaklarını sağlayacağız. Ayrıca bir de Kongrenin birkaç ay öncesinden bir kampanya başlatacağız; İstanbullu meslektaşlarımızın evlerini hiç olmazsa 4 günlüğünü, 5 günlüğüne, Kongre süresince yine tanıdıkları meslektaşlarına, akrabalarına açsınlar, yani bir odalarını 3-4 günlük onlara versinler, böylece büyük bir katkıda bulunmuş olurlar diye düşünüyoruz.

Arkitera, bizim web sayfası çalışmalarımızı götürüyor. Halkla ilişkilerimizi PR Com Firması sürdürüyor. Sponsorlarımız, başta Kale Grubu, Vitra, Nurus, Kültür Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi ve tabii ki İstanbul Teknik Üniversitesi, bunlar resmi sponsor olarak var. İstanbul Teknik Üniversitesi, Taşkışla’yı bize ücretsiz tahsis ediyor Kongre boyunca. TEKFEN Grubu da alt sponsor olarak var. Bunun dışında, burada şeyimiz bitti. Ben size bir de bir film göstereceğim, çok kısa bir film, uzun değil.

(Film gösterimi)

FATİH SÖYLER- Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Aktör olarak Kadir Topbaş olmamış.

FATİH SÖYLER- Kadir Topbaş’ı aktör olarak değil, Belediye Başkanı olarak düşünün; siyasi olarak değil, yine Belediye Başkanı olarak düşünün. Yani Berlin Belediye Başkanı mesela, Berlin’deki kongrenin sahibiydi. Berlin Belediye Başkanı yakışıklı mı, değil mi, ben hiç hatırlamıyorum veya siyasi görüşünü de hiç hatırlamıyorum, ama o belediye başkanı, Berlin’in Belediye Başkanıydı, onu hatırlıyorum. Böyle düşünün, böyle düşünmenizde yarar var; çünkü İstanbul Kenti onu seçmiş, yani iyi ki Melih Gökçek’i seçmediler, Melih Gökçek’i de seçebilirlerdi. Yani hatırlıyorsunuz, o zaman öyle bir tartışma vardı, “acaba Melih Gökçek oradan mı aday olacak falan?” diye.

………..- Ama Melih yakışıklı...

………..- Tamam, Kentin Belediye Başkanı olabilir, ama Kongrenin  organizasyonunu da biz yapıyoruz; keşke bizim Başkanımız çıksaydı, ondan daha iyi olurdu. Bu böyle kullanılacak mı, onu da bilmiyorum, ama son çekim, bir kere çok iyi bir çekim değil, yani nasıl yapıldıysa, adam çok böyle öne çıkmış durumda, İstanbul arkada kalmış durumda. Oysa adamın biraz daha geride durup İstanbul’un öne çıkması gerekiyor. Yani özellikle adamın konuştuğu noktalarda hep belediye başkanı öne çıkmış…   

FATİH SÖYLER- Bu son çekim değil, bunun üzerine bir tashih yapacağız. İlk izleyen mimar grubu sizsiniz, yani öyle şanslısınız. Bu bülteni, ikinci bülteni alan ilk mimar grubu da sizsiniz. Yani biraz önce İstanbul’dan geldim, bunlarla geldim. Onun için öyle bir şansımız var, öyle bir düzeltme şansımız var.

………..- Ama çok yerinde olur, hakikaten katılıyorum.

FATİH SÖYLER- Yani belki birkaç sahnede belki, yani küçük kareye çekiliyor, geriye kalan falan gibi espriler yapıyorlar ya, öyle espriler yapmak mümkün, ben bunu söyledim, yani bunu söyledim.

OYLUM IŞIK- Ekranın, yani arka planın yarısını İstanbul kaplıyor…

FATİH SÖYLER- Evet, yani adamın yüzünü görmektense mesela Kongre Vadisini görmeyi tercih ederiz, doğru söylüyorsunuz, katılıyorum.      

NURAY BAYRAKTAR- Belli ki bir sürü şey rayına girmiş, yoluna girmiş, onun için sizi kutluyorum bir kez daha, ama bilgilenmede bizlerin ne olacağı konusu bir miktar eksik kaldı. Şubeler nasıl katılacak, özel olarak Ankara Şubesi bunun içerisinde nasıl yer alacak, buna ilişkin bir formülasyon var mı, bu tartışıldı mı? Biraz da bu konuda bilgi verirsen sevinirim. Bu kongrelerin dışında, yani yerel kongrelerin dışında katılımlar nasıl sağlanacak? Bir de onu aktarabilirsen sevinirim.  

FATİH SÖYLER- Bir kere şunu şey yapmak lazım: Katılma iradesini öncelikle şubenin kendisinin koyacağını şey yapmak lazım. Yani biz çırpınıyoruz tabii ki, şubelerimiz, üyelerimiz katılsın, etsin falan diye, ama eğer katılma iradesi olmazsa karşı tarafta, yani duvara karşı konuşuyorsanız, yapacak hiçbir şey yok. Duvara karşı konuşmadığımızı hissetmemiz lazım, yani bir şeyi organize edebilmek için.

Örnek vereceğim; İstanbul Şubesinden örnek vereceğim: İstanbul Şubesiyle ben geçen haftaya kadar duvara karşı konuştum. İstanbul Şubesi ev sahibi, yani biz ev sahibi Odayız, ama İstanbul Şubesi, ev sahibi şube, çok büyük bir sorumluluk üstlenmiş durumdalar esasında ister istemez. Yani onların dışında o sorumluluk onlara verildi, ama o sorumluluğun farkında olmaları lazım; çünkü Kongre İstanbul’da yapılacak. İstanbul, mesela mimarlık öğrencileriyle en büyük ilişki kurması gereken şubenin İstanbul Şubesi olduğu aşikâr, yani bundan daha lamı cimi yok;  Türkiye’deki 30 bin mimarın 12 bini İstanbul’da yaşıyor. Yani bunları örgütlemek, bunları bu işin içerisine katmak göreviyle bir kere karşı karşıya olan bir şube varsa, o da en başta İstanbul Şubesidir. Ama İstanbul Şubesi, mesela kendim oturup şeyler yazdım, “şu şu sergiyi açalım, şöyle bir serginin şimdiden hazırlığını yapalım, bilmem ne edelim” bunlar önemli şeyler.

Mesela bir Barselona Kongresi sırasında Barselona Sergisi yaptılar, Barselona’nın tarih boyunca geçmişi. Ben bunları örnek olarak mahsus veriyorum ki, Ankara Şubesi de örnek alsın. Barselona’nın tarih boyunca geçmişi, yani tarih boyunca bir kent, Barselona Kenti nasıl gelişmiş, ta kuruluşundan başlayarak harika bir anlatımla bir sergi yapmışlar. Yani zaman zaman 2 bin sene öncesinden, 3 bin sene öncesinden başlıyor, ta Ortaçağa kadar getiriyor, grafik çalışmalarıyla, haritalarla, fotoğraflarla, o günden bugüne kalmış olan yapı birikimi neyse, o birikimi fotoğraflayarak, filme çekerek vesaire… Karanlık odalar yapmışlar, o karanlık odalarda film ne anlatıyor bir taraftan, bir taraftan sesli anlatıyor, yani çeşitli etkilerini görsel ve ışık etkilerini de kullanarak, ses etkilerini kullanarak harika bir ortam yaratmış, harika bir sergi yapmışlardı. Oradan çıktığınız zaman, siz Barselona hakkında hakikaten çok ayrıntılı bir bilgi sahibi olarak çıkıyorsunuz, öyle bir sergi. İstanbul Şubesi bunu niye yapmasın, yani İstanbul gibi büyük bir kent falan diyorsak, mimar olarak dahi İstanbul’un tarihini, geçmişini, “İstanbul’a bugüne nasıl gelmiş, bir bakalım” diyebileceğimiz bir sergi elimizin altında yok. Mesela keşke böyle bir şey olsa da bütün dünya mimarları bunu izlese. Ben orada gittim, Barselona’da bu sergiyi merak ettim, izledim. Demek ki dışarıdan gelecek birileri de burada İstanbul’un tarihini, geçmişini vesairesini merak edecekler ve izleyecekler, böyle bir sergi çalışması yapılsa, ama yapmadılar arkadaşlar, inatla da yapmadılar. Yani buna benzer şey haritası, kent, kentin mimarlık haritasının çıkartılması, o kadar önemli ki…

Tamam, onu sonunda yapmaya karar verdiler, ama dediğim gibi, o duvar daha yeni yıkıldı, bu hafta daha bana çalışma listesi geldi. 14 maddelik bir çalışma listesi, güzel, yani iyi toparlanmış, üzerinde çalışmışlar, ama geç kalındı. Geç kalınmamış olsaydı, buna 6 ay evvel karar vermiş olsalardı, bugün İstanbul Şubesinin çalışmaları bambaşka bir noktada olurdu, belki böyle bir serginin, söylediğim tarzda bir serginin çalışmaları da yapılmış olurdu.

Bu örnekleri şunun için veriyorum: Ankara Şubesi de veyahut herhangi bir şubemiz de böyle bir etkinliğe çeşitli biçimlerde katılabilir, yani listesinin 14 tane olması, 28 tane olması falan gerekmiyor, 3 tane önemli projeyle katılabilir mesela. Mesela Ankara Şubesi, “Ankara Kenti’yle ilgili bilgi vermek istiyorum” diyebilir. Onunla ilgili, işte  bina kimlikleri sergimiz var ya, “bunu biraz daha geliştireyim, sadece Cumhuriyetin erken Cumhuriyet dönemi değil de daha sonraki, çağdaş yapılarımızdan da örnekler koyalım, mesela 100 paftalık bir sergiyle ben buraya katılmak istiyorum” desin Ankara Şubesi ve Organizasyon Komitesine başvursun.

NURAY BAYRAKTAR- Yani onun yöntemini aslında bilmiyoruz. Yapacaklarımız aşağı yukarı netleşti, ama yöntemi konusunda şimdiye kadar bize hiçbir bilgi aktarılmadı. Yani başvuracak mıyız resmi anlamda, hangi tarihe kadar başvurmak gerekir, orada bize stand mı ayıracak, o konularda hiç bilgi aktarılmadı.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Ben bilgilenmek istiyorum…

FATİH SÖYLER- Ben de o bilgiyi vereyim.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Bu konuyla değil, bunu da belki verebilirsiniz.

Mesela Türkiye’deki UIA Kongresinin organizasyonu hangi komiteler aracılığıyla nereye kadar, nasıl yapıldığı, ben mesela tam oturtamıyorum. Şu anda senin anlattıklarından, yerel bir kongre organizasyonunun yapıldığı, konaklamasından karşılamasına kadar, sunuşundan vizyonuna kadar. Ama mesela bu konunun içeriğini belirleyecek, bu konuda Mimarlar Odası örgütünü ayaklandıracak, oraya sunuşlar yapacak organizasyonlar ne? Mesela bunlar benim kafamda hiç net değil, hep parça parça. İşte Tematik Danışma Kurulu, Bilim Kurulu falan gibi, biraz da bunlarla ilgili bilgi verirseniz…

FATİH SÖYLER- Bu Türkiye kongrelerini bir kenara ayır, yani o ayrı bir şey. Doğrudan doğruya UIA 2005 Kongresinin yapısına ilişkin bir şey söyleyeyim de, belki oradan bir ipucu yakalarız: 2005 Kongresi, belli bir tema ve onun alt başlıkları… UIA’nın istediği bir kongre kurgusu var, bu kongre kurgusu içerisinde burada istenen şey, bir bireysel katılımdır, yani bütün şeyi yoktur. Mesela “Ankara’nın, Diyarbakır’ın tebliği gelecek, bunu değerlendireceğiz, 10 tane tebliği bir araya getireceğiz, bunlardan bir şey çıkaracağız” kongrenin böyle bir amacı yok. Kongre, sadece diyor ki, “çeşitli bildiriler gelsin, sunuşlar gelsin; bunlar poster sunuşları olabilir, sözlü sunuşlar olabilir, bunları dile getirsinler, mimarlar bu temalara ilişkin burada görüşlerini dile getirsinler.” Ankara Şubesi, bu başlıklar altında, temayı dikkate alarak, tema çerçevesinde kendi mimari yaklaşımını bir bildiriyle dile getirebilir orada.

Eğer bu dile getirmeyi yeterli görmüyorsa, yani “bir kapalı salonda 50 kişi, 100 kişi beni dinleyecek de ne olacak?” diyorsa Ankara Şubesi, -yani belki gelecek olan 500’den fazla, diyelim ki bin tane bildiri arasında Ankara Şubesinin o bir tanecik, 20 dakika içerisinde sunulacak olan bildirisi kaynayıp gidecektir, çok net, ipuçları vermeye çalışıyorum- o zaman şunu söyleyebilir: “Ben böyle kaybolup gitmek istemiyorum. Ben, pazar yeri -‘etkinliklerimiz var ya, Kongrenin içerisinde, o bahçede yaptığımız’- içerisinde serbest kürsü alanlarını kullanmak istiyorum, film gösterisi yapmak istiyorum, sergiyle kendimi açmak istiyorum. Yani Ankara Şubesi olarak gelip orada yer almak istiyorum, kendimi göstermek istiyorum, kendi düşüncelerimi orada Ankara Şubesi olarak uluslararası platforma aktarmak istiyorum” diyebilir. Bunun için de biz açığız, yani Ankara Şubesi diyebilir ki, “benim elimde 10 bin tane broşür var, bu 10 bin tane broşürü ben orada uluslararası camiaya dağıtacağım.” Bu 10 bin tane broşürün içinde ne yazıyor; mesela Ankara Şubesinin mimarlığa dair, toplumla mimarlık arasındaki ilişkiye dair görüşleri var, düşünceleri var, “mimarlık şöyle olmalıdır, mimarlık şu görevleri yerine getirmelidir” diyor mesela. Ankara Şubesi bunu söyleyebilir; oturur, karar alır, “biz şöyle bir bildiriyle katılalım” diyebilir. Bunun illa Bilim Komitesine gelmesi, orada değerlendirilmesi, UIA’nın kongre ortamında sunulması gerekmiyor. Biz, o ortamı yaratıyoruz sizlere, gelin orada o bildirinizi sunun. Zaten belki de daha da etkili olabilecek bir ortam yaratılmış oluyor size, yani gelirsiniz, orada serbest kürsü alanı şey yaparsınız.

GÜLSEREN …….- Oraya zaten bütün İstanbul halkına, herhangi…

FATİH SÖYLER- Yani daha etkin bir platform esasında.

GÜLSEREN- Yani bildiriyi orada herhangi bir kişi dağıtabilir.

FATİH SÖYLER- Dağıtabilir. Standla katılabilirsiniz.

NURAY BAYRAKTAR- Ankara Şubesinin bildirisi, katılımcılara çantalar içerisinde verilebilir mi, buna sağlar mı Komite ya da şöyle bir şey: Ankara Şubesi, bu söylediklerimi herhalde gerçekleştirmeye çalışacak, ama onun ötesinde de bir bildiri fikri gerçekten var. O netleşirse ve hakikaten yazılı bir dokümana dönüşürse, tabii ki o serbest kürsü kanalıyla değil, orada durup dağıtmak çok mümkün, ama şöle de bir şey var: Resmi anlamda başvurursa, -mesela çok basit sorular olabilir bunlar, ama hakikaten kafamın açılmasını istiyorum- Şube olarak resmi anlamda bir başvuru mu gerekir, yani katılım aidatı ödeyecek mi mesela, özet bildiri olarak girecek mi? Bunların olmaması gerekiyor, ama şöyle bir şans verilirse, son ana kadar biz bunu hazırlamak durumunda olup da çantaları, “bu bildiride Ankara Şubesinin görüşü alındı” konulabilirse, belki bu da bizi motive eder, böyle bir şansımız var diye daha çok çalışırız. Yani resmi katılımın ötesinde bir beklenti var bizim tarafımızda.

FATİH SÖYLER- Ama bu beklentinin sadece Ankara’da olmadığını düşünün. Sadece Ankara olsaydı, “niye olmasın” diyebilirdik şimdiden, ama bu beklenti içerisinde olan 21 tane şube, 75 tane temsilcilik falan… Yani öyle bir şey olmaya başlayınca, bu iş biraz sarpa sarabiliyor. Hatta bununla da kalmıyor, bazı sivil toplum örgütleri, yani bizim Odanın dışındaki bazı sivil toplum örgütleri de sıraya girdiler… Bunun da bir sınırı olması lazım ya da bir şeyi olması lazım, ama ben şunu yaratmak istiyorum: Sadece Ankara Şubesi için değil, Odanın bütün şubeleri, bütün birimleri için ve bütün üyelerimiz için bunu yaratmak istiyorum. Mesela stand kurmak; Mimarlar Odasına bence bunların ücretsiz olması lazım. Kongre Vadisi’nde hiçbir şekilde ücret ödemeden orada standını kurabilsin Mimarlar Odası Ankara Şubesi.

NURAY BAYRAKTAR- Yani Şu anda o net değil?..

FATİH SÖYLER- Yani yüzde 99 bu iş net, ama bunu niçin böyle yüzde 1’lik bir payla söylüyorum; sebebi de bu yarışmadan dolayı çok mutlu değilim, onun için. Yani beni çok fazla tatmin etmiş bir yarışma sonucu almadık, ama bu benim tatmin olup olmamamla ilgili bir durum değil, bunu bir şekilde gerçekleştireceğiz umarım. Gerçekleştirildiği zaman da karşımıza çıkan tabloyu göreceğiz. Ancak ben o yüzde 1’i bir şansızlık olarak değerlendiriyorum. Dolayısıyla Ankara Şubesi, orada bir stand sahibi olacaktır, yer sahibi olacaktır, o yerde istediği şeyi yapacaktır.  Ondan sonra şunu yapabiliriz: Ankara Şubesi, en sonunda bir çantanın içerisine bir program koyacağız ya, o programın içerisinde yer alacak bazı etkinlikler ortaya koyabilir. Yani der ki, “şu gün, şu saatte şurada Mimarlar Odası Ankara Şubesinin şöyle bir etkinliği olacak, bütün dünya mimarlarını oraya bekliyoruz.” Biz onu programa Ankara Şubesinin o etkinliğini bütün dünya mimarları bilecek şekilde o programın içerisine koyarız. O zaman insanlar, programını açtığı zaman, şu gün hangi sosyal etkinlik varmış, nerede ne oluyormuş, nerede ne sergi varmış, -çünkü o program sadece bir akademik kitapçık olmayacak, aynı zamanda sosyal etkinlikler programı da olacak onun içinde- hangi meydanda hangi gösteri var, hangi orkestra nerede çalıyor, hangi sergi hangi sergi salonunda açılmış, yani bütün kenti kapsayan bir rehber olacak. O rehberin içerisinde Ankara Şubesi mutlaka yer almalı bence. Ankara Şubesi demeli ki, “ben şu gün, şurada şöyle bir aktivitede bulunacağım, etkinlik yapacağım, şurada sergi açacağım; şurada kentlere ve mimarlığa dair benim bir bildirim var, onu okuyacağım ve onunla ilgili bir film gösterimi yapacağım” ve ben onu o programa yazarım, yüzde 100, yüzde 1 yok.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Buna gösteriler de dahil mi? Mesela atıyorum, Habitat’ta en hareketli olan Güney Korelilerdi, bunlar Taşkışla’da her gün 12.30’da toplanıp mesela zorunlu göçle ilgili eylem yapıyorlardı…

FATİH SÖYLER- Bize başvurmuş ve ahlaka mugayir olmayan, ahlaksızlık içermeyen, hakaret içermeyen, başkalarına hakaret etmeyen, mimarlıkla bağlantılı olan, mimarlık kokan her türlü etkinliği, eylemliliği duyurmaya hazırız, açığız.

GÜLSEREN …..- Bu 3 tane şehirlerarası yolculuk, gezi, hangi şehirlere, belli mi?

FATİH SÖYLER- Yani onun detayını bilmiyorum.

GÜLSEREN …..- Ankara da var mı?

FATİH SÖYLER- Yakında belli olur, yani bir hafta 10 gün içerisinde o belli olur, kesinleşir, ben bildiririm isterseniz.

NURAY BAYRAKTAR- Şubeler, kendi programlarını hangi tarihe kadar kesinleştirerek başvuracak, nereye başvuracak?

FATİH SÖYLER- Ben bunun duyurusunu zaten yakın bir zamanda yapacağım. Bunun son tarihi 1 Ocaktır esasında, yani ben kafamda öyle bir şey geçirdim.  

……….- 12 Eylül diye bir tarih vardı…

FATİH SÖYLER- O başka, o bireysel bildiriler için verilmiş olan tarih, o 13 Kasıma ertelendi, 13 Kasıma kadar bireysel bildiri için özet verebiliyorsunuz. Ama bu tür organizasyonlar, etkinlikler için biraz daha süre tanımak pekala mümkün. Ben şimdi kendi kafamda 1 Ocak diye düşünüyorum, sebebi de şu: Önümüzde 6 ay kalmış olacak. 6 ay, artık bizim oradan oraya koşturarak işleri organize etmek, tuğla üstüne tuğla koymak zamanımız. O süreyi aştığımız zaman, biz yavaş yavaş sıkışırız. Yani düşünün, daha rehberi basılacak onun; bütün o gelen bilgiler bir rehberde toplanacak, o rehber çoğaltılacak, en az 10 bin adet olmak üzere çoğaltılacak. Bütün bunun organizasyonu için 6 ay bile bana çok artık kısa bir zaman gibi geliyor. Onun için ben kendime böyle bir limit koydum, 1 Ocak dedim ve bunun duyurusunu da bütün şubelerimize önümüzdeki ay içerisinde yapacağım, yani “en son şu tarihe kadar bize ne şekilde katılacağınızı bildirin” diye.

NURAY BAYRAKTAR- Peki, o ne şekilde katılacağımız konusu, hangi detaya kadar inecek? Örneğin bir sergi yapmayı planlıyoruz, o sergiler için ihtiyaç duyulan pano gibi bir şeyi de belirtmek gerekir mi, bu kadar ayrıntıda mı olmalı?

FATİH SÖYLER- Evet, o kadar ayrıntıda olmalı. Bizim yerimiz sonsuz değil, şöyle bir şey var: “İlle ben Kongre Vadisi’nde yer alacağım…” Biz kente yayılacağız. Mesela ben İstanbul Şubesine, bir etkinliği için, bir sergi çalışması için kalktım Ayasofya Müzesi’ni önerdim. Esasında “çok güzel” diyorsunuz, değil mi? İstanbul Şubesi, “vay, sizi Kongre Vadisi’nde istemiyorsunuz” diye ayağa kalktı. Halbuki Ayasofya, belki 10 bin tane mimarın değil, ama 100 bin tane orada insanın 10 gün içerisinde gideceği ve o sergiyi de göreceği bir yerdi. Yani nasıl böyle bir fırsatı bu şekilde tepebildiler, aklım almıyor mesela. Onun için bütün kente yayılacağız, belki Ankara Şubesine Kongre Vadisi’nde bir yer vereceğim, beğenmeyecek, ben de onlara Ayasofya’yı veririm. Yani onları filan yapmamız lazım.

OYLUM IŞIK- Fuardan bahsettiniz; fuarda nasıl bir katılım olacak, yani fuarın içeriği nedir?

FATİH SÖYLER- Fuar, esasında UIA’nın fuarı, iki bölümden oluşuyor. Bir bölümü, doğrudan doğruya mimarlıkla ilgili mesela yazılım firmaları, bilgisayar yazılım firmaları, o yazılımlar, ondan sonra mimarlıkla ilgili akla gelebilecek malzemeciler falan… Bir de ayrıca yapı malzemeleri var; tabii, şirketler,  firmalar. Yani uluslararası bir yapı malzemeleri ve mimarlık fuarı. Orada Grafishot gelecek, Otocat gelecek, Oldplan gelecek, onlar birer stand alacaklar falan, ama bunun yanı sıra, uluslararası malzeme firmaları da, işte yer döşemesi, vitrifiye, onlar da gelecekler, kendi malzemelerini tanıtmaya çalışacaklar. Yani o bizim gelir kaynaklarımızdan biri olarak görülebilecek olan bir şey, ama fuarlar genellikle çok büyük ilgi çekiyor ve izleyicisi oluyor. Yani biz bu fuarda da bir 100 bin izleyici; 10 bin mimar katılımı olacak, ama…

OYLUM IŞIK- Fuar alanı olarak nereyi kullanacaksınız?

FATİH SÖYLER- Fuar alanı olarak iki yeri düşünüyoruz. Bir tanesi, Lütfü Kırdar’ın bir kısmı ve Hilton Convention Center. Hilton Convention Center’da 2 bin metrekare, bin metrekare üstte, bin metrekare altta, büyük bir sergi mekânı var. Bu ayrıntıları zaten vereceğiz.

OYLUM IŞIK- Peki “diğer etkinlikler kısmı” dediğiniz; mesela ben Bartın’dan geliyorum, böyle küçük yerlerdeki belediyelerin mimarlıkla ilgili ya da kentle ilgili yaptığı çalışmalar için böyle bir katılım olabilecek mi?

FATİH SÖYLER- Olabilecek. Yani biraz önce söylediğim çerçevede olmak kaydıyla mimarlıkla ilgili o Kongre içinde yer almak isteyen herkesi, her kurumu, her türlü başvuruyu değerlendireceğiz, yer vermeye çalışacağız.

GÜLSEREN ……- Ben başka bir şey sormak istiyorum: Çok sayıda mimarı toplamak, Türkiye mimarlığına nasıl bir katkısı olması gerektiğini…

FATİH SÖYLER- İş, Mimarlar Odası Genel Merkezinden çıktı. Ben burada Mimarlar Odası Genel Merkezi adına burada konuşmadım, ben UIA adına konuşuyorum burada, yani UIA’nın Organizasyon Komitesi adına… Genel Merkezle ilgili soracağınız soruları onlara ayrıca sorarsınız veyahut da o şapkamı giyerim, o zaman sorarsınız. Ama bu soruna cevap vereceğim, şöyle cevap vereceğim: Mimarlığın ne kadar toplum dışında olduğu, toplum dışına itildiği, hepimizin malumu. Biz bu kongre çalışmasına eğer sadece UIA’nın bir kongresi mantığıyla bakmış olsaydık, aslında bu kadar çaba göstermeye, Belediye Başkanının da böyle fotoğraflarını, filmini filan çekmeye gerek yoktu esasında. Yani yapardık, kazanmışız kongreyi, mis gibi… Almanların 2 sene evvel Berlin’de yapmış oldukları gibi, bir tane kongre merkezinde salonları ayarlarsınız, “bildiri tarihi şudur” diye duyurusunu yaparsınız, iş biter. Bildiriler gelir, ondan sonra kayıt olan olur, olmayan olmaz. Ondan sonra kongre zamanında da “sen şurada, sen şurada, sen şurada” diye küçük bir kitapçığın içersinde kimin nerede bildiri okuyacağını görürsünüz, bu iş biter.

Halbuki biz en başından beri dedik ki, “bu bir fırsat bizim için, yani bu kongre bizim için çok büyük bir fırsat.” Ne için bir fırsat; Türkiye, en azından bir 11 gün için kongre boyunca mimarlıkla otursun, mimarlıkla yatsın, mimarlıkla kalksın. Bunu nasıl sağlarız? Bunu sağlamanın yollarından en önemlisi, halkı, basını, bütün ilgilileri bu etkinliğin içerisine sokmaktır ve aynı zamanda da onların içerisine girmektir. Bu Kongre Vadisi’ni halka açmanın en önemli gerekçelerinden birisi budur, yani halkla bütünleşmiş bir mimarlık, halkın içinde bir mimarlık, halkın içinde gezdiği bir mimarlık, halkla sohbet edebilen, görüşebilen bir mimarlık. Bunu eğer sağlayabilirsek, o zaman belki bu buluşmanın ipuçlarını en azından burada yakalayabiliriz ve bu biraz bu çabaya katkısı olur diye düşünüyorum.

Bunu nasıl sağlayacağız? UIA’nın söylediği o standart şeyleri var ve bu zaten dışarıya kapalı olan şeyler. Mesela UIA’nın da sergileri var, mimarlık sergileri var; UIA’nın çeşitli alt çalışma grupları var, ulusal kesimleri var. Bunlar diyor ki, “bana 20 metrekare yer ver” birisi “30 metrekare yer ver” diyor. Onların da bir araya geldiği UIA’nın sergileri var, ama bu sergileri kim görecek; kayıtlı olan mimar gelecek, gezecek, gidecek. Oysa biz, UIA’nın bu sergisini yapalım, tamam, onlara vermiş olduğumuz sözdür, yapacağız, ama bunun dışında şubelerimizle, üyelerimizle, temsilciliklerimizle İstanbul’un bütün her yerini mimarlıkla donatacağız. Yani esas ilgi çekecek olan sergiler, UIA’nın sergileri olmayacak. Esas ilgi çekecek olan sergiler, dışarıdaki, kentteki, kentin salonlarındaki, kentin meydanlarındaki sergiler olacak. Mesela dün Beşiktaş Belediyesiyle bir görüşmemiz oldu ve Salı günü için bir randevu aldık, Ortaköy Meydanı’nı bir akşam bizim için, yani Kongre şeyi için Ortaköy Meydanı’nı Belediye tümüyle kapatacak, halka, mimarlara bir panayır olarak açacak orayı. Oradaki etkinliğimiz, yani bir mimarlık etkinliği olarak halkla bütünleşmiş bir etkinlik olacak.

NURAY BAYRAKTAR- Ama orada biz söylenecek miyiz?..

FATİH SÖYLER- Onu biz bulacağız, onu hep beraber biz bulacağız.

NURAY BAYRAKTAR- Hayır, yani tümünün nasıl bir konsepti var? İnsanlarla buluşma, evet, o bir araçtır, yani buluşmayı ana tema olarak almak mı? Şu anda bu aktarımdan öyle gibi anlıyorum, hani insanlarla mimarlığın buluşması. Bu tamam, bu bir konsept olabilir, araçları da Ortaköy Meydanı ve benzeri bir sürü yer olabilir. Ama onun ötesinde buluştuğunuz anda ne söyleyeceğiniz konusu, herhalde Nermin’in anlamaya çalıştığı benim de şu anda anlamaya çalıştığım şey o. Mesela şöyle bir şey mi diyeceksiniz? “Kentlerimiz elden gidiyor, bakın, İstanbul ne halde…”

FATİH SÖYLER- Ben demeyeceğim, siz diyeceksiniz, şubelerimiz söyleyecek bunu, bunu üyelerimiz söyleyecek.

………..- Yani Genel Merkez olarak soruyoruz…

NURAY BAYRAKTAR- Evet, yani Genel Merkezin böyle bir tavrı var mı? Yani Genel Merkez, mimarlık adına orada insanlarla buluştuğunda bir şey söyleyecek mi? Biz söyleyeceğiz, o ayrı herhalde.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Siz nasıl mesela bir kongrenin organizasyonu işini üstleniyorsanız UIA olarak, dönüyorum, Genel Merkez de bu kongrenin içeriğini belirleyecek, ana mesajı verecek bir şeyi kurgulaması gerekiyor.

OYLUM IŞIK- Yani görev dağılımından bahsediyorsunuz?..

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Yani… Ama Genel Merkezde böyle bir şey yok. Bizim hem Türkiye halkına vereceğimiz mesajlar, hem dünyaya vereceğimiz mesajlar var.

FATİH SÖYLER- Başka bir platform oldu burası.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Bizim derdimiz o.

FATİH SÖYLER- Tamam, o dert benim de derdim.   

GÜLSEREN ….- Dolayısıyla şubelerin ya da temsilciliklerin yapacağı işler de buna bağlı olarak geliştirilebilir, değil mi?

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Tabii, yoksa çok eklektik bir katılım olacak.

FATİH SÖYLER- Bakın, Türkiye kongrelerini yararsız bulmadım, tam tersine destekledim, ama Türkiye kongrelerini yapmak için -şimdi diğer şapkamla konuşuyorum, yani sizden birisi olarak- Türkiye kongrelerinin örgütlenmesine ilişkin bu yeni Eşgüdüm Komitesi oluşturulmadan evvel, Nurcan yok muydu?

……….- Yok, o çok zorunlu bir şekilde ayrılmak durumunda kaldı.

FATİH SÖYLER- Nurcan olsaydı…

Yani bu yeni Eşgüdüm Komitesi kurulmadan evvel bir Eşgüdüm Komitesi oluşturmuştuk ve bu Eşgüdüm Komitesi 2 sene kadar çalıştı ve son bir yıl içerisinde de, yani son Genel Kurula kadar geçen süre içerisinde de oldukça önemli adımlar attı. En azından 21 şubemiz var, 21 şubeyi de bir araya getirebilecek bir çalışmayı gerçekleştirdi ve bir program oluşturdu. Programı da hem Genel Kurula sundu, hem ondan önce yapılmış olan Danışma Kuruluna sundu. Fakat bu Türkiye kongreleri programı gelince bu dönem içerisinde, bu eski yapılmış olan çalışmalar bir kenara atıldı. Yani benim eleştirdiğim noktalardan bir tanesi budur, ben bunu hem yazılı, hem sözlü olarak Merkez Yönetim Kurulumuza ilettim, “biz bir kurumuz sonuç olarak, yani bir kurumsal sürekliliğin de korunması ve eski yapılmış olan çalışmaların da heba edilmemesi lazım; insanlara yazık, emeklere yazıktır” diye. Onları yanlış bulabilirsiniz, ama düzeltmenin yolları vardır; birlikte oturulur, çalışılır, düzeltilir. Yani bu itirazlar kabul görmedi. Buna rağmen sonuçta bu Türkiye kongreleri programı son derece şey olarak, birisi biraz önce “eklektik” dedi, öyle de kabul edilebilir, “hedefsiz” denilebilir, yani “bir amacı yok” denilebilir. Bu gündeme girdi ve şu anda da yürürlükte; fakat bu itirazlarımıza daha fazla dayanamadı Merkez Yönetim Kurulu ve 15 gün evvelki toplantısında, “böyle bir hedef oluşturabilir miyiz acaba?” diye yeni bir komite kurulmasına karar verdi. Çünkü bu eksikliği sadece bu sefer ben değil, başkaları da dile getirdi. Artık belli bir baskıyı hissedince Yönetim, böyle bir şeye girdi.

Tabii önümüzde çok az bir zaman var, yani Merkez Yönetim Kurulu, bu yeni kurduğu komite eliyle acaba neyi başarabilir Genel Merkezimiz, ne kadarını başarabilir, doğrusu bilmiyorum. Ben elimden gelen katkıyı kişisel olarak koyarım böyle bir şey için, ama ne kadar başarılı olur, bilemiyorum.

Burada Türkiye kongrelerini ben yine de destekledim, sebebi de şudur: Konya’da yapıldı ilki; mesela 4 tane şubeyi hedef alıyor. Trabzon’daki yine 4 tane şubeyi hedef alıyor; Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun. 4 tane şubeden meslektaşlara haber veriliyor, onların katılmaları sağlanıyor, şubeleri harekete geçiriliyor, aynı zamanda oralardaki yerel yönetimler harekete geçiriliyor falan… Yani birçok bakımdan aslında başarılı; çünkü en azından şunu sağlıyor: Türkiye’de örneğin Konya kongresi sebebiyle ya da Trabzon kongresi sebebiyle artık “böyle bir kongre varmış, niye kimsenin haberi olmuyor, kimse bir şey söylemedi” filan diyebilecek durumda olan mimar kalmayacak. Bu iki kongreye toplam -az değildir, yani bu kentler için az değil bu rakamlar- 35-400 arasında mimar katılmıştır. Yani Konya için 350 tane mimar, oldukça yüksek bir rakam; Trabzon için 400 tane mimar, oldukça yüksek bir rakamdır. Bu  kongre sırasında o bölgedeki yaşayan bütün mimarlara özel davetiye gönderiliyor, “şu tarihte kongremiz var, şu toplantıya katılın; o toplantıdan sonra da şöyle bir teknik gezi var, o teknik geziye de bekliyoruz” ve “toplantıya katılım ücretsiz, teknik geziye katılım ücretsiz” vesaire, yani böyle bir olanak da sağlanıyor. O bakımdan yararlı, yani en azından 2005’te böyle bir kongre olacak bilincini, bilgisini mimarlara, meslektaşlarımıza ulaştırmış oluyor, o bakımdan yararlı; fakat ortak hedef dediğiniz zaman, yok. Amaç, ulvi bir amaç, yani “bu kongreye yönelik biz ne yapacağız, nasıl bir şeyle gideceğiz” dediğiniz zaman, eksik.

……...- Tanıtım için tamam, ama birlik içerisinde içerik oluşturulması için yeteri kadar aralık kalmıyor.

FATİH SÖYLER- Yani o açığı kapamamız lazım. 

NERMİN ÇELİK- Bir de bu toplantılarda, Türkiye kongrelerinde hiçbir konu hiçbir şekilde tartışmaya açılmıyor, her ikisinde de öyle, o mesela benim çok dikkatimi çekmişti. Çok güzel konular gündeme geldi, ama belki onlar tartışmaya açılsa, yani biz oradayız, bizle bir tartışılsa, sonra onlar değişik bir şekilde bir yerlere taşınsa… Yani o, bir eksik gibi gördüğüm bir konu. 2005 Temmuz İstanbul tanıtılıyor, her şey var, ama bölgesel olarak amaç, hedef yok.

FATİH SÖYLER- Kurulacak olan yeni komite, acaba bu işi başarır mı, başarmaz mı, bilemiyorum, umarım başarır. Daha evvelki hazırlanmış olan programı en azından bir ucundan tutsa da yakalasa, bir noktaya getirse hiç olmazsa diye düşünüyorum. Yani bütün şubelerin de “tamam, peki” dediği bir programdı o program, herkes de katılmıştı, umarım olur. Ankara Şubesine düşen en büyük görev şu: Burada Merkez eksik kalmış olabilir bazı çalışmalarda, örgütün bütününü bir hedefle o tarafa doğru götürme konusunda  eksik kalmış olabilir.  Ankara Şubesi, en azından kendi üye kitlesini bilinçli bir şekilde bu kongreye hazırlamak gibi bir görevle karşı karşıya. O bakımdan illa her şeyi Merkez hazırlayacak, Merkezden gelecek diye beklemek gerekir, Ankara Şubesi eksik kalan şeyleri görsün ve tamamlasın diye düşünüyorum, yani Merkez de bundan yapabileceğini yapsın.

Yerel kongrelerin bir şeyi şu: Bu tematik kurullar filan, o çerçevede çalışıyorlar. Her bir kongrenin, Türkiye kongresinin bir teması var esasında. Örneğin Trabzon’da kıyı kentleri. Kıyıda olmanın getirdiği hem avantajlar var, hem dezavantajlar var, bir de sorunlar var.

NERMİN ÇELİK- Çok güzel bildiriler sunuldu, çok güzel tanım yapıldı, yani orada çok bilgilendik. Ancak onun geriye dönüşü veya bizim onlara katkılarımız veya orada “400” diyorsunuz, ama bence 500’e yakın bir mimar vardı, hepsi, “Trabzon’da yapılan kongrede bir şey ortaya konulup bu kongrenin sonuç bildirisi gibi bir şey sunulmalı mı” diye...

FATİH SÖYLER- Sonuç bildirisi sonra çıkıyor, sonradan hazırlanıyor.

NERMİN ÇELİK- Ama orada mesela sadece dinledik.

FATİH SÖYLER- Anladım. Burada Oktay Ekinci’nin biraz kişisel duruşu var. O her şeyi hemen, hatta sonuç bildirisi belki bir gün evvelden hazırlanmış dahi olabilir.

NERMİN ÇELİK-  Evet, tahmin ediyoruz; çünkü orada hatırlıyorum, “işte belediye burada, mimarlar burada, ikisi anlaşsın, biz tartışmayalım” dedi Oktay Bey, yani onu birebir duyduk, yaşadık.

FATİH SÖYLER- Yani… Halbuki insanların bir şeye sahip çıkması için hakikaten ona katıldığını hissetmesi lazım, anlaması lazım, yoksa onu dışarıdan izliyor, olmuyor. Öyle bir eksiklik maalesef var.

NERMİN ÇELİK- Ben ilk konulara döneceğim. Kongrenin anadili konusunda veya anadilleri konusunda herhangi bir belirlenmiş, muhakkak vardır veya söylediniz, ben kaçırdım…

FATİH SÖYLER- Doğru, eksik kaldığım bir şey o, söylemedim. Esasında UIA’nın resmi dilleri İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Rusça, 4 tane resmi dili var. Ama bu kongrede bütün salonlarda Türkçe çeviri olacak, yani meslektaşımızın herhangi bir dil kaygısına kapılmasına gerek yok. Hiç dil bilmeyen birisi, Türkçe biliyorsa, sorun değil, Kongreyi başından sonuna rahatça izleyebilir, onu sağlıyoruz.

NERMİN ÇELİK- Sunumlar da bu 4 dilde, değil mi?

FATİH SÖYLER- Her şey, yani 5 dil olacak, 5 dilde. Yani hiç yabancı dil bilemeyen bir üyemiz, bütün kongreyi baştan sona rahatlıkla izleyebilir.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Hangi ülkelerden katılım bekliyorsunuz?  

FATİH SÖYLER- 92 ülkeden katılım bekliyoruz, Tanzanya’dan bile başvuru var. Üçüncü dünya ülkelerinden en yoksul olanları kimlerse, onlardan 100 tane mimara ücretsiz katılım hakkı var.

…………- Türkiye’den…

FATİH SÖYLER- Türkiye olmuyor, Türkiye AB üyesi artık. Yani ulusal geliri bin doların altında olması kaydı filan var; bizimki mümkün değil, biraz daha yoksullaşmamız lazım.

NERMİN ÇELİK- Türkiye’den katılım var mı?

FATİH SÖYLER- Var.

NERMİN ÇELİK- Akademik programa katılım var mı?

FATİH SÖYLER- Akademik programa da katılım var.

………..- Bildiriyle katılım…

FATİH SÖYLER- Hayır, bildirini verirsin…

……..- Kabul edilirse ücretsiz…

FATİH SÖYLER- Ama kayıt olmazsan, bildirini sunmaya gelemezsin, “ben Tezcan’ı vekil tayin ettim” yapamazsın.

……….- Sanal olarak katılamaz mı? O zaman ücretsiz katılım koşulu ne?

FATİH SÖYLER- Yok öyle bir şey.

………- Aslında şubelerin ne kadar katılınacağını bildirmeleri lazım, değil mi?

FATİH SÖYLER- Bakın, biraz evvel yarım yamalak geçti. 300, 350 ve 400 dolarlık dilimler var. 300 dolarlık dilimimiz 31 Aralıkta sona eriyor. 1 Ocakta başvuran, 350 dolarlık dilime atlamış oluyor. Bugüne kadar yaşanmış olan pratik gösteriyor ki, aslında bu rakamlar ve dilimler, tarih dilimleri, bundan evvel yaşanmış olan kongrelerin hemen hemen aynısı, yeni bir şey yapmıyoruz, hatta daha düşük, Berlin Kongresinde son an katılımı 500 dolardı. Bizde 400 dolar, yani bir 100 dolar daha düşüyoruz, düşük dilimden gidiyoruz. Deniliyor ki, “bu 300 dolarlık dilimin son gününe kadar herhangi bir fikir beyan etmek, katılım sayısı konusunda bir şey söylemek doğru değil; çünkü herkes, ‘ne lüzum var; ben 300 dolarımı 15 Aralıkta da yatırsam, bir sene evvel de yatırsam, 3 ay evvel de yatırsam, aynı şey, değişen bir şey yok’ diyor.” Bir de yerinde gelip kaydolurken yatıranlar var, yani “ne olacak; ha 300 dolar yatırmışım, ha 400 dolar yatırmışım” diyen de var. Tabii yabancılarda, bizde olmaz da. Ama bizde de ben Türkiye kongrelerini izliyorum, çok soru sormaya gelenler oluyor, benimle görüşmeye gelenler oluyor. Onlardan edindiğim izlenim şu: “Boş ver Fatih’ciğim, biz aralık ayında geleceğiz, kaydolacağız. Niye şimdi kaydolalım ki, taksit falan ne lüzum var; ölmek var, kalmak var, kim ölür, kim kalır.” Haklı, yani öyle düşündüğün zaman haklı.

Öğrenci yarışmasının konusunu “aşırı” diye belirlediler ya, geçen gün UIA yöneticileriyle, Genel Sekreteriyle falan tartışıyoruz; şartnamesini hazırlıyoruz, şartnamesini birkaç güne kadar yayınlayacağız, onun hazırlığı içerisindeydik, temasıyla ilgili maddeler var, ikide bir “oraya deprem yazalım” diyor. “Yapmayın, biz depremden kaçmaya çalışıyoruz, siz deprem yazdırıyorsunuz. Aşırı deyince, aklınıza illa niye deprem geliyor?” “İstanbul” diyor. Aşırı deyince, akıllara deprem geliyor. Biz de mümkün olduğu kadar deprem demekten kaçıyoruz; çünkü depremi duyan tedirgin oluyor. Bu giderek bana da sirayet etmeye başladı; hayatımın ¾’ü İstanbul’da geçmeye başladı, ben şimdi otele gidiyorum, “sallandık mı, ne oldu” diye devamlı böyle tedirginlik içerisinde olmaya başladım.

………- Şu ana kadar kaç kişi müracaat etti?

FATİH SÖYLER- 200 kadar müracaat var.

………….- Yani bana göre şubelerden en azından bu aylarda bir rakam çıkması lazım. Mesela şimdi bin kişi müracaat etse, 300 bin dolar…

FATİH SÖYLER- Bizim tahminimiz o civarda, yani Türkiye’den bin civarında katılım olacağı. Bize gelen duyumlar, aşağı yukarı bin civarında…

………..- Peki Merkez olarak şube yönetim kurullarıyla asgari minimum bir katılım oranı görüşülebilinir, değil mi, yani bir bütçe aktarması gibi falan…

FATİH SÖYLER- Her şeyi yapmak mümkün, yani bunu böyle söylüyoruz, dilimizde tüy bitti, ama hareketlilik lazım. Mesela Organizasyon Komitesi, bunun tanıtımını yapar, uygun koşulunu, yani yatak  ücretinin düşürmek için dahi çaba içerisindeyiz. Ama mesela bir şube, atıyorum şimdi, mesela Çanakkale Şubesi diyelim, nüfusu da az, en fazla 100 tane üyesi var; 100 tane üye için Çanakkale Şubesi şöyle bir şey yapsa: Gitse Dardanel’e, dese ki, “Dardanel, sen orada burada falan promosyon yapıyorsun, gel, promosyonunu mimarlara yap, ben de senin her yerini duyurayım, edeyim, bilmem ne yapayım, orada standıma ‘Dardanel sayesinde buraya geldik’ diye afiş asayım.” Ne olur, yani 300 x 100 dolar, 30 bin dolar eder; 30 bin dolar, Dardanel gibi bir firma için nedir?..

………..- Veya 10 mimar, 3 bin dolar…

FATİH SÖYLER- Neyse, yani böyle bir sponsor bularak, belli bir gayret göstererek… Bakın, şey kampanyası yaptık, “6 ayda ödeyin, 8 ayda ödeyin, 9 ayda ödeyin” diye.

OYLUM IŞIK- Siz şimdi gezilerle ilgili bir sürü şey söylüyorsunuz; benim mesela şimdi aklıma şu geldi: Eğer organizasyonumuz içerisinde bir Batı Karadeniz turu varsa, işte Safranbolu, Amasra, Bartın, atıyorum, mesela şunu sağlayabilirim: Mimarlık öğrencilerini belli bir sayıda, bir otobüs, iki otobüs, belediyenin veya özel idarenin veya köy hizmetlerinin tesislerinde ücretsiz konaklamalarını, bu sayede gelip burayı görmelerini, mimarları da belli bir ücret karşılığında… Bu, benim şu an aklıma gelen bir şey. Bunu size Bartın’ın Temsilcisi olarak sağlayabilirim, ama şu an burada olmasaydım, böyle bir şeyden haberim olmayacaktı. Yani bilmek de önemli, sizin bu talepleriniz de, tabii ki bizden bir hareket gelmesi mutlaka çok önemli, duvara konuşmamamız lazım, ama ben bugün burada olmasaydım, buna niyetli olduğum halde, bu şeyden haberim olmayacaktı. Sizden de bir talep, yani “temsilciliklerimizden şunu şunu bekliyoruz” gibi genel bir talep belki daha faydalı olabilir.

FATİH SÖYLER- Elbette, ama şu akşam şurada harcadığım zamana hiç acımıyorum, bu benim en mutlu anlarımdan birisi. Ben bu görevimi yerine getirmiş oluyorum ve meslektaşlarımızla ve Şubemizle beraber bir şeyi pişirmeye, bir şeyi yapmaya çalışıyoruz, beraber bir çorba yapmaya çalışıyoruz. Ankara Şubesi böyle bir talepte bulunmazsa ya da Ankara Şubesi beni kabul etmezse, ben buraya nasıl geleyim, yani ne yapabilirim? Ben bütün şubelere diyorum ki, “beni çağırın.” Hepsine istisnasız söylüyorum, Ankara Şubesine ben burada bir torpil yapmış değilim. Beni Van Şubesi de çağırsa, Van’a giderim ve aynı mutlulukla orada da böyle bir sunuş pekala yapabilirim, buna hiçbir engel yok.

……..- Ama şube yöneticilerimizin bundan haberi var.

FATİH SÖYLER- Var, evet.

………..- Yani bu konuda şube yöneticileri, hepimizin haberi var. Yani Ankara Şubesi için konuşmuyoruz, kötü örnek olmayalım diye, ama Türkiye genelinde 21 şubenin yöneticilerinin hepsinin 4 yıldır bundan haberi var.

OYLUM IŞIK- 2000’den beri biliyoruz, bu organizasyonun Türkiye’de, İstanbul’da yapılacağını, ama…

………- Organizasyonun nasıl yapılacağını da biliyoruz.

OYLUM IŞIK- İşin içine gelip yerleşmeden, burada bu tip gezilere ilişkin…

……..- Ama o detayları da biliyoruz.

OYLUM IŞIK- Ben bilmiyordum.

……..- Biz biliyoruz.

OYLUM IŞIK- Mesela kendi adıma ne katkı sağlayabilirim, onu düşünüyorum şimdi.

……….- Fatih Bey onu söylüyor zaten, şubelerin desteği anlamında, değil mi?

FATİH SÖYLER- Evet, yani oradan bir talep gelecek ki, ben yapabileyim bunu.

OYLUM IŞIK- Yani bu hem bizim katkı sağlamamız anlamında, hem de bizim kendi bulunduğumuz bölgeyi mimari anlamda tanıtmak anlamında; hem bizim için faydalı..        

……….- Tesadüfen sizin şube de en iyi bilenlerden.

OYLUM IŞIK- Hangi şube?

…………- Siz nereye bağlısınız?

OYLUM IŞIK- Ben Bartın Temsilcisiyim, Ankara Şubeye…

FATİH SÖYLER- Yani ben önümüzdeki ay içinde bu şubelere yönelik çağrımızı yapacağız nasıl olsa. Fakat o çağrının ötesinde, bu tür sizin söylediğiniz türden etkinlikler acaba nasıl yapılabilir, nasıl çalışmalara katkıda bulunulabilir diye genel programı da aşağı yukarı belirlemiş olacağız, onu da gönderelim...

OYLUM IŞIK- Yani bir Kapadokya gezisi olacaksa, Nevşehir, oradaki temsilcilikten mimar arkadaşların gezdirmesi, rehberlik etmesi; Bartın olacaksa, Safranbolu olacaksa, bizden birilerinin rehberlik etmesi…

FATİH SÖYLER- Evet.

……….- Bu ikinci bülten bütün üyelere gitmeyecek mi?

FATİH SÖYLER- Hayır, bu bülten bütün üyelere gitmiyor. Örneğin Ankara Şubesine birinci bülten kaç tane gelmişti, hatırlıyor musunuz? Ankara Şubesine zannediyorum 600 tane filan gelmişti.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- 600 tane gelmiş, ama bizim 6 bin üyemiz var. Bu ne demek; yüzde 10.

FATİH SÖYLER- Ama mesela birinci bültendeki bütün bilgileri “Mimarlık Haberleri’yle ayrıca gönderdik; hem föy olarak gönderdik, hem de bilgi olarak gönderdik.

………..- Kaç bin basıldı bu?

FATİH SÖYLER- Bu 13 bin basıldı, 6 bini İngilizce-Türkçe olarak basıldı.

Mesela bunun büyük bir bölümü daha evvel föy olarak vesaire olarak gitti, akademik çağrı kısmı föy olarak bütün üyelere gönderildi. Geri kalan ek yeni bilgiler vesaireyi de mesela Mimarlık Haberleri Bülteninde; çünkü o bütün üyelere gidiyor, oraya koyup önümüzdeki sayısında o eksiğimizi tamamlarız. Bunu kim alır, bunu kimlere dağıtır şube? Buradan meraklısı gelir alır; temsilciliklerinize gönderirsiniz, temsilcilikleriniz dağıtır. Ama bunları alanlar, artık yavaş yavaş katılmaya niyetlenenler olsun. Dediğim gibi, bunun arkasından üçüncüsü de çıkacak.

……- Bizim büyük şubelerimiz, aslında başka bir ortamda oturup konuşup, yani 100’er kişiyi falan sübvanse edip götürmesi, taşıması lazım gibi geliyor bana...

FATİH SÖYLER- Hiçbir engel yok, yani bu tür girişimler için…   

……..- Yönetim kurulları, bu kararı alabilirler, değil mi?

FATİH SÖYLER- Alabilirler, bizi ilgilendirmez, hiçbir şey buna engel değil. Yönetim Kurulu, pekala kaynaklarını üyelerinin mesleki gelişimleri için kullanabilir.

……..- Peki Genel Merkezin öyle bir tavsiyesi olamaz mı; etik olarak uygun mu, değil mi, bilmediğim için soruyorum. Genel Merkez, bütün şubelerine bir açılım sağlasa; Genel Merkez bir açılım sağlayabilir.

…………- “Yüzde 20’sinden keseceğim” diyor. O zaman Genel Merkez vermiş oluyor, yüzde 20’sinden niye kesecek Genel Merkezin? Şube bütçesinden yönetim kurulu karar verecek, 100 üyesini taşıyacak. Ama Genel Merkezin yüzde 20’sinden kestiği zaman…

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Kesmesin, ama mesela desin ki, “herkes, kendi bütçesinin yüzde 25’ini UIA için kullanabilir.”

……….- Sadece tavsiye, öneri…

……….- Teknik olarak bir sakıncası yok bence.

FATİH SÖYLER- Hayır, bunu söylemesine de gerek yok, yani şube yönetim kurulunu mali olarak kısıtlayan iki maddemiz vardır. Bir tanesi, personel harcamalarıyla ilgilidir, yüzde 40’ı geçmeyecek. İkincisi, Genel Merkeze ödemesi gereken yüzde 20’lik pay vardır. Onun dışındaki harcamasını istediği gibi programlayıp kullanabilir, herhangi bir engel yok. Dolayısıyla böyle bir tavsiyede bulunma, hani “aklınızda bulunsun arkadaşlar, Mimarlık Balosunda fazla yemek yemek yerine Kongreye katılmanızı tavsiye ederim” anlamında bir şey olur.

……….- Bence bu çok hoş olur, yani 3 büyük şube, 300 kişiyle filan böyle bir şey yapsa, en azından minimal bir rakam da çıkar.

TEZCAN KARAKUŞ CANDAN- Ne kadar gelir bekleniyor?

FATİH SÖYLER- Tabii ilk hedefimiz, bu işin maliyetini kurtarmak, yani bu işten bizim kâr elde etmek gibi bir hedefimiz ikinci planda. Keşke olsa, yani kâr elde edilse ve bu rakam da 2 milyon dolar, 3 milyon dolar filan olsa mesela. Ama dediğim gibi, ilk hedefimiz, bu işin maliyetini kurtarmak. Bu işin 5 bin katılım için aşağı yukarı 3 milyon dolar civarında bir gideri var. Yani bunun içerisinde neler var; kitapların basılmasından, çantaların hazırlanmasından…

……..- Otel…

FATİH SÖYLER- Otelleri kendileri ödüyorlar şeyini, ama açılış töreni yapıyorsunuz, Topkapı Sarayı bahçesinde parti veriyorsunuz, ufak turlar var, deniz motorlarını kiralıyorsunuz, Boğaz turu yaptırıyorsunuz…

………..- Onlar ücretli değil mi?..

FATİH SÖYLER- Bir kısmı ücretli, ama bir kısmını ücretsiz yapmaya çalışıyoruz, Belediyenin olanaklarıyla filan… Neyse, yani bu işin toplam 3 milyon dolarlık bir maliyeti var. Yani düşünebiliyor musunuz; bir kulaklığın kirası 1 dolar.

………- Kendisi ne kadar?

FATİH SÖYLER- Bilmiyorum. 5 bin kişi için günlük 5 bin dolar. 7 gün diye hesap edin, 35 bin dolar. Bir tane “şişman kedi” diyoruz, “fat cat” diyoruz, sebebi de ünlü mimarlar. Frank Gery’i çağıracaksınız mesela, Frank Gery “gelmem” demez, gelir, ama nasıl gelir; uçağı, “business clas”ında gelir. Frank Gery’nin business clas’ıyla, uçakla gelmesi demek, 5 bin dolar demektir, yani gidiş dönüş biletini alacaksınız.

………..- Davet ediyoruz, öyle mi?

FATİH SÖYLER- Evet, davet ediyorsunuz, ana konuşmacı olarak ediyorsunuz.

……..- Katılım ücreti falan yok?..

FATİH SÖYLER- Katılım ücreti olur mu; aksine, 20 bin dolar da para veriyorsunuz.  

………..- Gelmesin.

FATİH SÖYLER- O zaman kimse gelmez, herkes onu dinlemek için oraya geliyor. Çırağan’ın bilmem ne salonunda yatıracaksınız falan… Yani bir Frank Gery’nin Türkiye’ye gelmesi, bizim için minimum 40 bin dolardır. Ama biz ne yapıyoruz, yani bu 3 milyon dolar gözümüzü korkutmasın; 5 bin kişi katıldığı takdirde 3 milyon doları kurtarıyoruz. Ondan sonra rakam şöyle oluyor: Diyelim ki bin kişi daha katıldı, yani 6 bin kişi oldu, o bin kişiden kaynaklanan bir ekstra gelirimiz oluyor. Ekstra gideri de oluyor da, sabit şeyler olduğu için, ekstra gelir daha fazla oluyor bu sefer. O ekstra gelirin yüzde 20’sini UIA’ya ödüyoruz, geri kalan yüzde 80’inin de yarısını bizim organizatör firma alıyor, yarısını Mimarlar Odası alıyor, yani aşağı yukarı böyle bir anlaşmamız var.

…………- Peki 5 bin kişi katılmazsa? 5 bin kişi şu anda onlar finanse ediyor, değil mi?

FATİH SÖYLER- 3 milyon doları, 5 bin kişiye kadar onlar finanse ediyor, yani Mimarlar Odası elini cebine atmayacak, ISEVV karşılıyor. Biz şu ana kadar bu iş için tabii para harcadık Mimarlar Odası olarak, 300 bin doları geçen bir para harcamıştır Mimarlar Odası.

……….- Bir de oraya yatırdığımız paralar vardı..

FATİH SÖYLER- UIA’ya yatırdığımız para şu anda 450 bin dolar. Bir 50 bin dolar daha yatıracağız, 500 dolar UIA’ya yatırmış olacağımız para olacak. Yani bu 3 milyon doların içinde bu 500 bin dolar var zaten.

………..- Yıldan yıla yatırılıyor, değil mi?

FATİH SÖYLER- Yıldan yıla yatırıyorduk, şimdiye kadar aksatmadık, son 50 bin dolarlık dilimimiz kaldı, onu da önümüzdeki yıl yatıracağız.

……….- Peki 5 bin kişinin aidatları 1,5 milyon dolar yapıyor, değil mi?

FATİH SÖYLER- Evet.

……….- Onları nerede kullanıyorsunuz?

FATİH SÖYLER- İşte bu giderlerde kullanıyoruz.

……….- 3 milyon dolara kadar ISEVV ödüyor, ISEVV’e o 1,5 milyon doları veriyor musunuz?

FATİH SÖYLER- Bir ortak bütçe var, banka hesabı var, ortak banka hesabında havuz var, bu havuzda o para toplanıyor, o giderlere harcanıyor. Mesela sponsorlardan da gelir geliyor, sponsor gelirleri de o havuzda toplanıyor.

Şunu düşüyoruz: 5 bin kişi katıldığı takdirde ISEVV zarar etmeyecek, yani o yapmış olduğu harcamaları o havuzdan aldığı parayla karşılamış olacak. Mimarlar Odası da zarar etmeyecek…

……- Yani işin riskini ISEVV aldı aslında…

FATİH SÖYLER- Tabii ki ISEVV.

………..- Yani 4 binde kaldık, atıyorum?..

FATİH SÖYLER- Mimarlar Odasına hiçbir zarar gelmez, yani bizim ekstradan bundan sonra vereceğimiz bir para yok.

…….- İyi bir model aslında, sıfır riskini duydum daha önce de…

FATİH SÖYLER- Bizim için sıfır risk. En kötü ihtimalle şu olur: Allah korusun, bir deprem olur, bu kongreyi yapamadık diyelim; Mimarlar Odası, şu ana kadar cebinden bir 200-300 bin dolar harcamıştır, sadece o harcanmış para olarak kalır, en kötü ihtimal budur. Yani kimseye bizim borcumuz yok, bir şeyimiz yok.

………..- Ama şubeler çok kısa sürede buna destek atıp dediği gibi katılımları bildirmeleri, Kongrenin önünü açmaları lazım.

FATİH SÖYLER- Teşekkür ederim.

----&----

 

Okunma Sayisi : 9354
Adres : Konur Sokak 4/3 06420 Yenişehir / Ankara • E-posta : info@mimarlarodasiankara.org
Telefon : 0 312 4178665 • Faks : 0 312 4171804 • GSM Santral : 0 533 4777967
Son Güncelleme : 04.12.2024 - 10:30:37
Şu an 1 kişi online | Hukuki Şartlar ve Gizlilik Hakları