KIZILAY VE ATATÜRK BULVARI'NIN TARİHSEL GELİŞİMİ VE ÖNEMİ*

Cumhuriyet devriminin en önemli eseri, fiziki ve sosyal yapısı ile Ankara kentidir. Ankara, cumhuriyetin yönetsel ve temsili merkezi olması iddiası ve idealiyle, bütün dünya devletlerine hitaben yazılan bir bildiridir. Küçük bir Anadolu kentinden yaratılan modern bir başkente dönüşen Ankara, her yönüyle, öncü-örnek olagelmiştir.

Öte yandan, Ulus ve çevresinin başkentin iş merkezi olma kimliğini Kızılay ile paylaşma sürecinin Ankara’nın başkent olmasıyla başladığı söylenebilir. Kentin güneye gelişiminin ilk belirleyicisi, 1925’de yeni mahalleler kurulabilmesi amacıyla, Ankara ve Çankaya arasında 400 hektarlık bir alanın kamulaştırılmasıdır. Bu kamulaştırma, Ankara’nın gelişme yönünü olduğu kadar, eski-yeni Ankara bağlantısını kuracak olan yolun da belirleyicisi olmuştur. Böylece, 1925 yılında Ulus’tan Kızılay’a uzanan Atatürk Bulvarı’nın doğrultusu çizilmiş ve bu doğrultuda ilk bahçeli evler yapılmaya başlamıştır. "1928 yılına gelindiğinde ağaçlandırma başlamışsa da, üzerindeki seyrek yapılaşma ile Bulvar boşlukta uzanan bir şerit görünümündedir" (Tekeli 1982) (Baydar 1992: 45- 52). Bu “şerit” daha sonra gerek kent içi ulaşım ve gerekse “promenade” (yürüyüş - gezinti yolu) olarak kentin en önemli aksı haline gelecektir.

Ankara başkentlik işlevlerini yüklenmeye başladığı ilk yıllardan beri önemle ve kusursuz olarak imar edilmeye çalışılan bir kent olarak görülmüştür. Bu anlamda ilk yıllardan bu yana, kent planı elde edilebilmesi için yarışmalar açılması, planlama büroları kurulması yönünde bir gelenek oluşturulmuştur. Kentin ilk resmi planı olan Jansen Planı'ndan önce, özellikle Yenişehir'in biçimlenmesinde 1924 tarihli Lörcher Planı belirleyici olmuştur.

Yenişehir'deki su, kanalizasyon ve aydınlatma gibi altyapı işlemlerinin başlangıcı ile, bugün Kızılay'a biçim veren yol, meydancık ve aksların (Cumhuriyet- Kızılay Meydanı, Sıhhiye Meydanı, Zafer, Millet, Ulus, Lozan, Tandoğan meydanları gibi) Lörcher Planı ile tasarlandığı ifade edilmektedir (Cengizkan 2002). Bu planlama çalışmasından sonra, başkent için bir planlama yarışması açılmış ve 1927 yılında sonuçlanan yarışmayı Alman şehirci Jansen'in hazırladığı plan kazanmıştır. Ülkede planlama pratiği içerisinde de önemli bir önem taşıyan Jansen Planı’nın, kentin dokusunu biçimlendirdiği görülmektedir.

Jansen Planı'nın Ankara’da 50 yıllık bir perspektif içinde 300.000 kişilik bir kent oluşacağı ve başkentlik kimliğine özgü çağdaş vurguların da burada hayat bulacağı varsayımlarının yanında, merkezin Ulus ve çevresinde kalacağını öngörmesi, önemli bir değerlendirme eksikliği olarak yorumlanmaktadır. Tankut'a (Tankut 1993) göre, Ulus dışında yeni bir merkez önerilmeyerek, kasaba dönemindeki ticari etkinliklerin korunması, önemli bir sorun kaynağıdır ve yepyeni bir kentin planlandığı Yenişehir'deki orta yoğun konut alanı-mahalle merkezi kararının, önemle incelenmesi gerekmektedir. Kızılay'ın, bu şekilde orta yoğun bir konut alanının gerektirdiği teknik-sosyal altyapı standartlarında planlanması, daha sonra kent merkezinde yaşanan sorunların önemli bir nedenidir.

Jansen planı Kızılay’ı kent merkezi olarak öngörmemişken, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan gelişmeler Kızılay’ın çehresini değiştirmeye başlamış; Bakanlıklar Sitesi’nin etkisi ve çevrede yeni konut gelişme alanlarının yoğunlaşmaya başlaması ile, o devrin bürokratlarının oluşturduğu orta ve üst gelir gruplarına yönelik yeni hizmetlerle bir alt merkez oluşumu başlamıştır. Bu süreç Ulus’taki merkezde bulunmayan bazı hizmetlerin Kızılay’da sunulması sonucunu doğurmuş, beraberinde; yeni pastane-sinema kullanışlarına eklenen iş hizmetleriyle başlayan daha üst kentli gelir gruplarına yönelik bir uzmanlaşma ve iş bölümünü de getirmeye başlamıştır (Bilsel v.d 1997).

Kızılay’da yaya akslarının kesişim noktasında, Güven Anıtı ile birlikte simgesel bir vurguyla hazırlanan Güvenpark’ın düzenlemesi, Bakanlıklar’ın yapımına başlanan 30’lu yıllarda gerçekleşmiştir. Tepe noktası Kızılay Meydanı’nda biten üçgen biçimindeki parkın yanında, bulvar boyunca yayalar ve bisikletlilere ayrılmış gezinti yolu 50’li yıllardaki yol genişletme operasyonlarına kadar varlığını sürdürmüştür.

Öte yandan, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte tüm ülkede hızlanan “göç” olgusundan yoğun biçimde etkilenen Ankara’da; gerek nüfus artışının oluşturduğu fiziksel ve ekonomik sorunlar ve gerekse değişen ekonomik yapı ile birlikte sosyo-kültürel yapıdaki dönüşümler, kentin tüm örüntüsüyle birlikte merkez yapılanmasını da değiştirmiştir. Kent mekanında baskın yerleşim biçimi haline gelmeye başlayan gecekondu ve beraberindeki sosyo-ekonomik değişimler (enformel ilişkiler, dolmuş, vb.), kent merkezinde hissedilmeye başlanmıştır.

Bu dönemde, 1978 erimli Jansen Planı’nda öngörülen nüfusa (300.000) 50’li yıllarda ulaşılmış olması ve hızla değişen kentsel işleyişler; yeni bir plan hazırlanması gereksinimini doğurmuştur. Nihat Yücel-Raşit Uybadin önerisi, açılan yarışmayı kazanarak 1957 yılında onaylanmıştır.

Planın 2000 yılı için 750.000 kişilik nüfus projeksiyonu ile dönemin güncel ve devingen koşullarına odaklanılmıştır. Planının nüfus öngörüsüne 1965’te çoktan ulaşılmış olması, “planın güncel gelişmeleri yönlendirilip yer yer yasallaştıran dar bakış açılı bir plan önerisi” olduğu savlarını doğrular niteliktedir (ABB-EGO 1995).

Söz konusu planın tüm kaynaklarda vurgulanan en temel sorunlarından birisi, Kızılay ve merkez gelişimini algılayamamasıdır. Günümüzdeki sorunların birçoğunun da kaynağı budur. Kızılay, özellikle 50’li yıllarla birlikte alt merkez ve hızla “merkezi iş alanı” işlevlerini yüklenmiştir. Plan, Kızılay’ı merkez alanı olarak çözümleyememiş ve bu doğrultuda ufuk genişliği yaratarak henüz sorunların karmaşıklaşmadığı Kızılay'da ulaşım-yaya işlevsel bütünlüğü önerileri getirememiştir. Yücel-Uybadin Planı, 1965 yılında kabul edilen 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile uygulamada daha büyük sıkıntılarla karşılaşmıştır. Bu kanun ile birlikte, “Yücel-Uybadin Planı” bağlamında kentte uygulama imar planı olarak işlev görecek bir plan hazırlığına girilmiş ve “Bölge Kat Nizamı Planı” olarak hazırlanan, kat sayılarını belirleyen “haritalar”, 1968 yılında onaylanmıştır. Yalnız Bulvar üzerinde değil, Yenişehir’in tümünde ve giderek Ankara’nın cumhuriyet sonrası gelişen tüm yerleşik alanlarında tanık olunan en önemli ve sonuçları açısından en olumsuz yapısal değişiklik ise bu haritalarla getirilmiştir. Buna göre Yenişehir’de Atatürk Bulvarı’nın her iki yanı “Yüksek Bölge”dir. Eski konut parselleri üzerinde bitişik düzende yapı yoğunluklarını 7–8 katına çıkaran, parsellerin tümünü kullanan çok katlı bu yeni bloklar hiçbir kentsel altyapı gereksinimi düşünülmeksizin, yerlerindeki önceki yapıların tek tek yükseltilmesi sonucunu ve bugün de birçok açıdan içinden çıkılmaz hale gelen sorunların oluşumunu hazırlamıştır (Bilsel 1977) (Bilsel v.d 1997).

Bu dönemde kent yaşamına giren dolmuş ve bu araçların depolanması gereksinimi kent merkezindeki ulaşım dokusunu da etkilemiş, taksi-dolmuş ve dolmuş gibi enformel kamu ulaşım türleri, yetersiz hale gelen kamu toplu taşımacılığına alternatif bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Böylesi gelişmeler, daha sonra simgesel bir park olan Güvenpark’ın bile dolmuş duraklarına yer açmak için parçalanmasına zemin hazırlayacaktır.

1950’li ve 60’lı yıllar boyunca hızla süren göç, tüm büyük kentlerde olduğu gibi Ankara’da da fiziksel-sosyal gelişimlerin kontrol altına alınamaması; ulaşım, altyapı vb. kentleşme sorunlarının büyümesine yol açmıştır. Bu dönemde ülke genelinde oluşturulan Metropoliten Alan Planlama Büroları’ndan bu sorunlara çözüm üretmesi beklenmiş ve 1969 yılında Ankara Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu (AMANP) kurulmuştur. 1970–75 yılları arasında büroca sürdürülen kapsamlı Ankara araştırmaları, 20 yıllık bir perspektif için “Nazım Plan” oluşturulmasını sağlamış, bu plana ait öngörüler etap etap hayata geçirilerek (Batı koridoru-Sincan, Elvan, Batıkent, Eryaman, OSB, Eskişehir Yolu kamu kuruluşları vb.) kentin gelişimi büyük ölçüde yönlendirilmiştir.

Yapısal Plan ve “Batı Koridoru”na desantralizasyon olgularıyla ülkedeki planlama deneyimi açısından da büyük önem taşıyan Nazım Plan; Kızılay’daki merkez gelişmesini çözümlemiş ve güneye saçaklanma eğiliminin, kuzeydeki boş alanlar ve dönüşüme uygun potansiyellerin değerlendirilmesiyle engellenebileceğini öngörmüştür. Eskişehir Yolu - Bakanlıklar desantralizasyonu da, merkez gelişimi açısından planın önemli girdilerindendir. Bu plan ile Yücel-Uybadin plan sınırı dışında kalan gelişme alanlarına odaklanılmasına karşın, Nazım Plan Bürosunun etkinliği ve gelişmeleri belediye ile eşgüdümlü olarak yönlendirebilmede gösterdiği başarı gibi etmenlerle, merkez açısından da önemli çözüm önerileri geliştirilmiştir. Kazıkiçi Bostanları ve küçük sanayi alanlarının merkez potansiyelli olarak dönüştürülmesi, tarihi kent merkezi Ulus'un korunması, tahsisli otobüs yolu, Kızılay yaya bölgesi benzeri merkez, yaya ve kent içi ulaşım açısından önem taşıyan projeler ilk kez planlı ve bilimsel bir vurguyla seslendirilmiş ve bunların büyük kısmı da ilerleyen yıllarda hayata geçirilmiştir.

 

 

 

*Kızılay’da Yayalar ve Yaya Ulaşımı: sorunlar, sebepler ve süreçler (Şubat 2004)